Bir kez daha Cemmu-Keşmir’de savaş

“Kurtuluşun kapıları ancak bölgede yaşayan halkların etnik-dinsel farklılıkları bir kenara atıp birleşmeleri ile açılabilir. Aksi halde bu gerici devletler savaş ve çatışmaya dayalı kanlı oyunlarını oynamaya devam edecekler.”

Geçtiğimiz günlerde Hindistan ile Pakistan bir kez daha Cemmu-Keşmir sorunundan dolayı askeri çatışmaya girdi. Yine uçaklar havalandı, bombalar patladı, insanlar katledildi, ortalık yakılıp yıkıldı…

Nükleer silahlara sahip bu iki devletin çatışması, Asya’da savaşın yayılma tartışmalarını gündeme getirdi. Nükleer savaş korkusunu tetiklediği için çatışma belli sınırlarda tutuldu.

***

Keşmir sorunu 1947 yılında Hindistan’ın İngiliz emperyalizminin egemenliğinden kurtulmasıyla başladı. Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan, Hindistan’dan ayrıldı. Bir süre sonra ise Pakistan da bölündü: Bir tarafta Pakistan öte tarafta Bangladeş, iki devlet oluştu.

Hindistan’ın bölünmesiyle ilk Keşmir savaşı patlak verdi. Pakistan’ın ayrılmasından sonra Cemmu ve Keşmir bölgeleri üzerinde her iki taraf hak iddiasında bulundu. Pakistan, nüfusun çoğunluğunun Müslüman olmasını gerekçe göstererek bölgeyi ilhak etmek istedi. Buradaki yerel yönetimin Hindistan’a katılma kararı alması ise, Hindistan’ın hak iddia etmesinin gerekçesi yapıldı.

Bölgeyi ilhak etme çabaları Birinci Hindistan-Pakistan Savaşı’na yol açtı (1947–1948). Yüz binlerin ölümüne, milyonların sürgün edilmesine neden olan bu savaş, bölgede büyük yıkımlara neden oldu. Bu savaş Birleşmiş Milletler’in araya girmesiyle sona erdi. Ancak savaşa son veren taraflar, Cemmu-Keşmir üzerindeki sömürgeci heveslerinden vaz geçmediler. Aradan geçen 80 yıla yakın sürede çok sayıda savaş ve çatışma yaşandı. Geçtiğimiz günlerde yaşanan çatışma, o uğursuz zincire eklenen son halka oldu.

***

Her ikisi de dinci-sağcı rejimler tarafından yönetilen Hindistan ve Pakistan, bölgede yaşayan halkların iradesini hiçe sayıyor. Her iki devletin işbirlikçileri var. Bunlar hizmet ettikleri devlete katılmaktan yana tutum alıyor. Ancak burada yaşayan halkların çoğu demokratik-özerk bir yönetim talep ediyor. Bu uğurda verilen mücadeleler, ilhakçı saldırganlığa karşı geliştirilen direnişler var. Ancak bu mücadele, iki ülkenin işçi ve emekçileri tarafından desteklenmediği ve bölgede yaşayan bütün halkları kucaklayamadığı için başarıya ulaşamadı. İki zorba devletin ortasında “parsa kavgası” alanına çevrilen Cemmu-Keşmir bölgesinin halkları, bu sömürgeci zihniyetlerin kurbanı durumundalar. Pakistan’ın cihatçı terör örgütlerini kullanması, Hindistan’ın kolluk kuvvetleriyle terör estirmesi, bağımlı olmaktan kurtulmak isteyen halklar üzerindeki baskının boyutu hakkında fikir veriyor.

***

Görünen o ki, ne Hindistan ne Pakistan rejimleri sorunu çözmek istiyor. Böyle bir dertleri olsaydı, bunu çoktan yaparlardı. Her biri hakim olduğu bölge ile yetinse, bu savaşlara gerek kalmazdı. Ama bundan uzak duruyorlar. Çünkü Cemmu-Keşmir sorunu hem dikkatleri içerideki sorunlardan başka yöne çekmek için hem de dinci-şovenizmle halkları zehirlemenin bir imkanı olarak kullanılıyor.

Aradan 80 yıla yakın süre geçmesine rağmen sorunun sürmesi, her iki devletin sömürücü sınıflarının “kontrollü” çatışmayı bir “imkan” olarak gördüklerinin göstergesi. Son çatışmada varılan anlaşmanın da kalıcı olacağının bir garantisi yok. Zira bu tür anlaşmaların sorunu çözmediği, aradan geçen 80 yıllık süreçte pek çok kez görüldü. İçeride sıkışan sağcı-dinci rejimler, bu çatışma sayesinde dikkatleri bir süreliğine farklı yönlere çekebiliyorlar. Ama bunun bedelini Cemmu-Keşmir bölgesinde yaşayan halklar ödüyorlar.

80 yıldır savaş ve çatışma ortamında yaşamaya mahkûm edilen Cemmu-Keşmir halklarının bu ölümcül daireden çıkması kolay görünmüyor.

Kurtuluşun kapıları ancak bölgede yaşayan halkların etnik-dinsel farklılıkları bir kenara atıp birleşmeleri ile açılabilir. Aksi halde bu gerici devletler savaş ve çatışmaya dayalı kanlı oyunlarını oynamaya devam edecekler.

Emeğin Kurtuluşu 56. Sayı, 16 Mayıs 2025