Pazartesi, Mayıs 12, 2025

Deprem önlemi: Örgütlenmek!

Deprem anına ve sonrasına hazırlık için tüm kamu kaynaklarının ve kurumlarının bugünden seferber edilmesi, rant projelerine ayrılan bütçenin bu alana aktarılması ancak örgütlü bir mücadeleyle sağlanabilir.

Sömürü ve baskı düzenine karşı işçi ve emekçiler dünya çapında ayakta!

Emperyalist kapitalist düzenin krizi dünya ölçeğinde derinleşirken fatura işçi ve emekçilere kesiliyor. Sosyal yıkım politikaları dayatılıyor, siyasal gericilik tırmanıyor, baskılar artıyor. Bu kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçiler sadece ekonomik ve sosyal talepleri için değil, siyasal talepleri için de alanlara çıkıyor, grevler örgütlüyor.

Erdoğan-Trump iş birliği halklara karşıdır!

“İşçi sınıfı ve emekçiler “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarını yükselterek, emperyalist-siyonist saldırganlara hizmet eden politikalara karşı mücadele etmelidir. Bu, Türkiye işçi sınıfının bölge halklarına karşı yerine getirmesi gereken temel bir sorumluluktur.”

Doğal olan şiddetsiz, sömürüsüz bir düzende yaşamak…

AKP, kadınları açgözlü patronlar için ucuz, esnek iş gücü olarak görüyor. Toplumsal sorumluluklardan dem vurup kadınlara “kuluçka makinesi” muamelesi yapmaya çalışıyor. Kadınların nasıl giyineceğinden nasıl doğuracağına kadar her alanda müdahale etmeye çalışan bu politikaların gerisinde, kadınları toplumsal yaşamdan ve karar alma süreçlerinden tümüyle dışlamayı hedefleyen karanlık bir zihniyet bulunuyor.

İşçi emekçi kadınlar direnişe, taleplerimizle 1 Mayıs’a!

Emekçi kadınlar! Sömürü, baskı ve zorbalık düzenine karşı direnişe, örgütlenmeye, 1 Mayıs’a!

Sovyet halklarının kahramanlık destanı

“Batı emperyalistleri bugün anti-faşist zaferi kendi zaferleri gibi kutluyor. Oysa bu zafer, sosyalist Sovyetler’in, Kızıl Ordu’nun ve Avrupa’nın değişik ülkelerde mücadele etmiş yüz binlerce komünistin onurudur. Burjuva tarihçilerinin emperyalizmin ideologları bu tarihi gerçeği unutturmak için ne kadar çaba harcarlarsa harcasınlar hiçbir çaba, bu savaşın gerçekte iki sistem arasında yaşandığını ve zaferin sosyalizmin ilk ülkesinin kahramanca direnişi sayesinde kazanıldığını unutturamayacak.”

Üç fidan, üç yürek…

Bedenlerini bir darağacından sallanan urganın ucunda aramızdan aldılar ama düşünceleri ve idealleri, fabrikalarda, kampüslerde ve sokaklarda, yaşamın olduğu her yerde bizimle yaşamaya devam ediyor.

Faşizmi ezen işçi sınıfı…

“18 Nisan’da yapılan genel grev çağrısı ile Milano, Torino ve Cenova’da fabrikalar durdu, işçiler silahlanmaya başladı. Silahlı işçiler sayısız fabrikada denetimi ele geçirdiler. 24-25 Nisan’da Milano’da partizanlar Nazi Garnizonu’nu kuşattılar. Alfa Romeo ve Pirelli fabrikalarındaki işçiler barikatlar kurdular. Cenova’da liman işçileri Alman birliklerinin silahlarını ele geçirdiler. 25 Nisan’da Milano’dan kaçan Mussolini 27 Nisan’da partizanlar tarafından yakalandı ve 28 Nisan’da idam edildi.”

Sanatı sevmiyor, saraya soytarı istiyorlar!

Onlar ne kadar sanatçı değil saraylarına soytarı isteseler de, sanatçıları bu hale getirmek için her şeyi yapsalar da, her zaman itiraz edenler çıkacaktır. Toplumsal mücadele var olduğu sürece sanat da sanatçı da bu mücadele içinde yer almaya devam edecektir.

Daralan bantlar, genişleyen sokaklar…

Melih Gökçekler, Mustafa Varanklar ve isimli-isimsiz trol orduları ne yaparlarsa yapsınlar, erişim engellerine de, bant daraltmalarına da, psikolojik harplerine de yanıt sokakta veriliyor ve verilecek. Bu kölece yaşam koşullarına karşı direniş, daraltılan bantlara sığmayarak sokaklara taşıyor, taşmaya devam edecek.

“Ezilenlerin melodik sesi”

Edip Akbayram hayatını kaybetmiş olsa da, nerede bir işçi direnişi, grev çadırı ya da zulme karşı direniş varsa, o da sesiyle onların yanında yerini alacak, mücadele alanlarında olmaya devam edecektir.

KAPAK

2025 1 Mayıs’ının çağrısı:

Azgın sömürü koşullarına karşı sendikalarımızda, sendikal bürokrasinin ihanetlerine karşı kuracağımız komitelerde, bizi sömürü ve baskı düzenine mahkûm etmek isteyenlere karşı “sınıfa karşı sınıf” şiarıyla örgütleneceğiz! Örgütleneceğiz ve emeğimiz üzerinde saltanat sürüp bizi köleliğe mahkûm edenlerin karşısına örgütlü gücümüzle dikileceğiz. Örgütlü gücümüzle mücadeleyi büyütecek, örgütlü gücümüzle kazanacağız!

Metal Fırtına 10. yılınd: “İşgal, grev, direniş!”

Metal Fırtına, temel toplumsal bir güç olan işçi sınıfının birleşik eylem gücünü ortaya koydu. Bu direniş, filli meşru mücadele yöntemlerinin işçilerin bilinçlerine kazınmasında özel bir rol oynadı. Metal işçileri, yasaları aşarak gerçekleştirdikleri fabrikaları terk etmeme eylemleriyle çoktan bağıtlanmış olan toplu sözleşmeyi tanımayarak, güncellenmesini sağladılar. Greif Direnişi’nde öne çıkan “işgal, grev, direniş” sloganı, Metal Fırtına’da hayat buldu. Greif Direnişi’nin de öğreticiliğiyle, sınıf mücadelesinin önündeki temel engellerden biri olan sendikal bürokrasiyle açık bir hesaplaşmaya tanık olduk.

Taksim’i kazanmak sınıfı kazanmaktan geçiyor!

1 Mayıslar’da Taksim’i gerçek anlamda kazanmak, açlık, yoksulluk ve baskı cenderesine sıkıştırılmış emekçi kitlelerin öfke ve tepkisinin örgütlenip açığa çıkarılmasından geçiyor. Her şeye rağmen, tüm ülke çapında meydanlara çıkıp kendi özlem ve taleplerini haykıran on binlerin varlığı; ama daha da önemlisi, emekçi kitlelerin bu sömürü ve baskı düzenine karşı biriken öfkesi bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Hemen bugünden itibaren bu tepkiyi örgütlemek için harekete geçmek, öncü işçilerin ve devrimci kurumların önünde tarihsel bir görev olarak duruyor.

1 Mayıs’ın aynasında sınıf hareketi

İşçi sınıfı yalnızca karşı karşıya kaldığı iktisadi-sosyal saldırıları değil, saray rejiminin baskı ve zorbalık uygulamalarını da püskürtebilecek güce sahiptir. Yeter ki kendi gücüne güvensin, tabandan birliğini sağlasın, sermaye sınıfına ve ona koşulsuz her türlü desteği sunan saray rejimine karşı mücadeleyi yükseltsin! Kazanmanın yolu buradan geçmektedir.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.

16-30 Nisan 2025

SAYI 054