Pazartesi, Mayıs 20, 2024

Soma Katliamı’nın 10. yılı…

“Soma katliamı, kapitalist düzenin barbarlığını tüm çıplaklığıyla ortaya serdi. Soma’yı unutmamak, unutturmak her işçi ve emekçinin görevidir. Yeni Somalar’ın yaşanmamasının yolu, örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor. İşçi ve emekçilerin hayatına kasteden bu düzene son vermekten geçiyor.”

ABD’de gençlik Gazze’deki soykırıma karşı direniyor

Sadece insani ve ahlaki değerleri değil, insanlığın biriktirdiği adalet, eşitlik, kardeşlik, dayanışma gibi ilerici değerleri de temsil eden öğrenci gençliğin bu yürekli başkaldırısı, insan soyunun emperyalist zorbalara teslim olmayacağını ortaya koymaktadır.

Katliam sürüyor, AKP göz boyuyor!

Filistin’de yaşanan soykırımı emperyalistler ve onların bir parçası olan gerici iktidarlar engelleyemezler, engellemiyorlar da. Bu barbarlığı durdurabilecek yegâne güç her ulustan, dinden, mezhepten işçi ve emekçilerdir. Nitekim Filistin’de yaşananları “din sorunu” olarak değil, mazlum bir halkın ulusal hakları için haklı ve meşru direnişi olan gören işçi ve emekçiler, dünyanın dört bir yanında Filistin halkıyla dayanışma içindeler.

Hasta, yaşlı, engelli bakımı emekçi kadınların sırtında!

Tıpkı çocuk bakımında olduğu gibi hasta, yaşlı ve engelli bireylerin bakımını emekçi kadınların sorumluluğunda gören ataerkil bakış açısıyla mücadele edebilmek kadınların çalışma ve toplumsal yaşama katılabilmesi için bir ihtiyaçtır. Ayrıca hasta, yaşlı ve engelli bireylerin sağlıklı ve nitelikli bir bakım alabilmesi için de bu mücadele verilmelidir.

Çalışan anneye müjdenin ardındaki gerçekler!

“Tüm işyerlerinde, OSB’lerde, mahallelerde nitelikli, ücretsiz, 7/24 açık kreş” hakkımızı mücadelemiz ile kazanacağız!

Al Nakba ve Filistin direnişi!

Birleşmiş Milletler’in (BM) “Taksim Planı” diye anılan 29 Kasım 1947 tarihli 181 sayılı kararı, Filistin trajedisini farklı bir boyuta taşımıştır. BM’nin bu utanç verici kararına dayanan siyonistler, 15 Mayıs 1948’de gasp ettikleri Filistin toprakları üzerinde ırkçı bir rejim kurdular. İşgalci siyonistler bu tarihi, “bağımsızlık günü” diye kutlarken, toprakları gasp edilen Filistin halkı ise “Al Nakba” (büyük felaket) diye anıyor.

Anti-faşist zaferin 79. yıldönümü…

Dünya halklarının kaderini belirleyen anti-faşist zaferin tüm onuru komünistlerindir. Yalnızca Sovyetler Birliği’nde değil, Avrupa’da da son derece elverişsiz koşullarda ve büyük olanaksızlıklar içinde en önde mücadeleye atılanlar ve en ağır yükü omuzlayanlar onlar olmuşlardır.

Emeğin kurtuluşu mücadelesinde yaşıyorlar…

Deniz, Yusuf, Hüseyin. Gururlanarak andığımız, mücadelelerini bayrak edindiğimiz üç isim. Unutturulmak istenilen tarihimizin sembol isimleri, devrim ve sosyalizm mücadelesinin, 6 Mayıs 1972’de idam edilen üç fidanı. 71...

Sadece bir tablo değil, bir tarih!..

“Resim, evleri dekore etmek için yapılmaz, vahşete ve karanlığa karşı bir savaş aracıdır” Pablo Picasso

Umut insanda…

Umut Yılmaz Güney’in vurdulu kırdılı filmlerinden politik sinemaya uzanan hikayesinde saklı. Yaşamının lümpen kesitleri ile çokça tartışılsa da Güney’in devrimcileşen, sanatını kavgasının bir aracı olarak kavrayan dönüşümünde saklı umut. Umut, Yılmaz Güney’in sıkılı yumruğunda, “Kazanacağız. Mutlaka kazanacağız!” diyen iradesinde, “Hayatımın en zor rolüydü” dediği Mahir Çayan ve yoldaşlarını saklayan devrimci gözüpekliğinde saklı...

Geleceğin izini süren Bergama köylülerinin hikayesi…

İliç faciası, başta maden işçileri olmak üzere, yaşamları ve geleceği yok olmakla karşı karşıya kalan yöre halkının mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu da bizlere bir kez daha hatırlattı. ‘80’li yılların sonunda açılan Türkiye’nin ilk altın madenlerinden Eurogold’a karşı Bergama köylülerinin içimizi ısıtan direnişlerini bu karanlık günlerde analım istedik.

KAPAK

Düzen siyasetinde yumuşama emekçilere kemer sıkma

“Düzen siyasetindeki sonu meçhul bu yumuşama havasının ve bununla bağlantılı olarak kotarılmaya çalışılan yeni anayasa gündeminin işçi sınıfı ve emekçilerin yürüttüğü yaşam mücadelesi ile bir ilişkisi yoktur. Düzen partilerinin kendi içindeki ilişkileri hangi biçimi alırsa alsın, önümüzdeki dönem sınıf mücadelesinin sertleşeceği bir dönem olacaktır.”

Bahçeli’nin Taksim kini nereden geliyor?

1 Mayıs ve Taksim üzerinden yaşanan tüm süreç her yönü ile önümüzdeki dönemin kısa bir fragmanıdır. İşçi sınıfı bu saldırılara boyun eğmeyecektir. Ve kendi önüne kurulan barikatları birleşik, kitlesel ve militan bir mücadele ile en sonunda aşacaktır. Sermayenin bekçisi olan Bahçeli gibi siyasetçilerin Taksim korku ve öfkesinin nedeni budur.

AKP eğitimde ne yapmak istiyor?

Bugün AKP’nin izlediği bu anti-bilimsel, gerici politikaları boşa düşürmek, tüm eğitim bileşenleri olarak öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve velilerin ortak mücadelesine bağlı. İşçi sınıfı ve emekçiler bu mücadele içinde yer almalı parasız nitelikli laik ve eşit koşullarda bir eğitim için öne çıkmalıdır.

Sermaye kemeri boğazımızda sıkma arayışında…

301 madencinin hayatını kaybettiği Soma’da bir maden işçisine neden ölümü göze alarak madenlere indikleri sorulduğunda, “Aşağıda ölüm, yukarıda açlık var. Ölüm belki, açlık kesin!” diyordu. Şimdi ise sermaye işçi sınıfına açlıktan ölüm garantili bir yıkım programı dayatıyor.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.

1-15 2024

SAYI 032