Salı, Ekim 15, 2024

Sucuk partisi verenlerin düzeni…

“Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk. İşte bu yüzden anlaşamıyoruz.” (Victor Hugo)

Siyonistler soykırım savaşını Lübnan’a taşıdı…

Saldırıya maruz kalan, soykırıma uğratılan halklarla dayanışmayı yükseltmek her şeyden önce insani ve vicdani bir sorumluluktur. Bu mücadele halkların kendi geleceklerini savunmaları için de hayati bir önem taşıyor.

Silahlanmaya ve savaşa karşı mücadeleye!

Kapitalist sistem 20. yüzyılın başında emperyalist aşamaya geçişi tamamladı. 1903 yılında paylaşılmayan toprak parçası kalmamıştı. Ondan sonraki savaşlar, yeniden paylaşım için yapıldı. İki dünya savaşı dışında yaşanan onlarca savaş ve çatışmayı da emperyalist güçler kışkırtmıştı. Bugün de üçüncü dünya savaşını kışkırtmaları, bu sistemin sadece insanlık için değil, doğanın ve diğer canlıların geleceği açısından da büyük bir risk oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Çocuk gelinliğe karşı mücadeleye!

ocuk gelinliğin ortadan kalkması için mahkeme salonlarının ötesinde bir mücadeleyi daha güçlü örmeliyiz. Bu mücadelenin bir ayağı tarikatlara, bir ayağı gerici zihniyete, bir ayağı kadının ezilmişliğine, bir ayağı eğitim sisteminin değişmesine dair olmalı. Ve tüm bunlarla birlikte çocuklara hiçbir gelecek vadetmeyen, kadınlar için ölüm çemberi olan çürümüş kapitalist düzene karşı örgütlü gücün büyütülmesi günün en yakıcı ihtiyacı.

Kriz büyüyor, şiddet artıyor!

“AKP iktidarının baskıcı, gerici ve şiddeti körükleyen politikalarını bertaraf etmek, işçi ve emekçi kadınları daha ağır bir şekilde etkileyen bu ağır faturayı asıl sahibine yani sermaye sınıfına ödetmek fabrikalarda, işyerlerinde, sokaklarda verilecek mücadeleden geçiyor. Şimdi krizin faturasına, şiddete, sömürüye karşı güvenceli çalışma ve yaşam için bir adım önde olma zamanı...”

“Beyrut Kasabı” hâlâ işbaşında…

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren, bölge halkları üzerinde bombalar yağdıran emperyalist-kapitalist sömürü düzeni son bulmadıkça da katliamlar bitmeyecek. Katliamların son bulması; savaş, saldırganlık ve sömürü düzeninin ortadan kalkmasıyla mümkündür.

12 Eylül rejimi sürüyor…

Burjuvazinin sınıf iktidarı devrilmeden 12 Eylül’ün hesabını sormak mümkün değildir. 12 Eylül’den gerçek anlamda hesap sorabilmenin yolu, devrimci bir program etrafında kenetlenmiş işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleyi büyütmesinden, sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasından geçmektedir.

Sungurlar (Büyük Kazan) Direnişi…

Sungurlar Direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihinde komitelere dayalı, fabrika ve mahalle dayanışmasının güçlü, çevre fabrikaların eylemli dayanışma içerisinde olduğu önemli bir direniş olarak yerini almıştır.

Tek renk kızıl!

Sabra Şatilla Katliamı’nın 42., Ulucanlar Katliamı’nın 25. yıldönümü vesilesiyle özgürlük ve eşitlik mücadelesinde kaybettiklerimizin anıları önünde bir kez daha saygı ile eğiliyoruz.

“Orkestranız Akbelen’deki hızar vedinamit seslerini bastıramıyor!”

Kapitalizm işleyişi gereği her şeyi bir metaya, alınıp satılabilecek, değersizleştirecek bir ürüne dönüştürür. İster sanatın herhangi bir dalı olsun, ister doğa ve canlı yaşamı, isterse milyonlarca emekçinin alınteri. Tüm bunları kendi çıkarına göre kullanabilirler.

Her sabah uyanır uyanmazyapılacak ilk iş çığlık atmak olmalı…

Lorca’nın cesedi şimdiye kadar bulunamaz. Ancak, kuşaktan kuşağa söylenen şiirleri, sahnelenen oyunları halkların belleğinde, işçilerin direnişinde, grev meydanlarında, İspanya’nın en ücra köylerinde, tüm dünyada faşizme karşı mücadelede yaşıyor.

KAPAK

Ya bir yol bulunacak ya da yeni bir yol açılacak!

Çalışma ve yaşam koşulları dayanılmaz hale gelen milyonlarca işçi ve emekçinin tepkisi akacak bir kanal aramaktadır. Bu arayış er ya da geç kedisini kuşatan ablukayı dağıtacak işçi sınıfı sosyal yıkıma ve faşist baskıya karşı mücadelesi içinde kendine ya yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol açacaktır.

Haydi mitinge!

Saldırıların daha fazla artacağı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, sınıf eksenli birleşik mücadeleyi inşa etmek için atılan her adım yarını kazanmak için ihtiyaç olanın açığa çıkarılmasına hizmet edecektir. Sermayenin saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı örmek için adımları sıklaştırma, topyekûn direnişi örgütlemek için seferber olma zamanıdır.

Samimiyetsizlik, riyakarlık ve hamaset!

Doğaları gereği bütün burjuva politikacıları yalancı ve riyakarlar. Ama bu konuda hiç kimse siyasal islamcıların eline su dökemez. “Huzur İslam’da” propagandasıyla iktidara yerleşenler, sermayeye ve emperyalistlere hizmette asla kusur etmediler. Buna rağmen BM kürsüsünde yapılan hamasetle ya da “One minute” gibi şovlarla anti-emperyalist/anti-siyonist görünme cambazlığından da geri durmuyorlar. Oysa anti-emperyalizm/anti-siyonizm, emperyalist-siyonist bir proje olan Erdoğan gibilerinin harcı değil.

Sınıfın birleşik, kitlesel mücadelesini örgütlemek için bir adım öne!

Öncü-devrimci işçiler bir adım öne çıkmalı, işçi sınıfı ve emekçilerin biriken öfkesini açığa çıkartıp örgütleyecek zeminleri yaratma iradesini güçlendirmelidir. Sınıf hareketinin geliştirilmesi çabası aynı zamanda işçi sınıfının önündeki engelleri aşma çabası ile bütünlüklü bir süreçtir. İşçi sınıfının öfke ve tepkisini açığa çıkartmayı hedefleyen, birleşik mücadele kanallarını açabilecek adımlar, fabrikalarda, işletmelerde örülmesi gereken bir süreçtir. Yapılması gereken, yapılacak olan budur.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.

16-30 Eylül

SAYI 040