Pazar, Eylül 8, 2024

2024-25 eğitim ve öğretim yılına girerken…

Eğitim ve öğretim sistemi her açıdan çökmüş durumda. Gerek bilim dışı eğitim ile öğrencilerin dinci-gerici cemaat ve örgütlerin kucağına itilmesi, gerekse kapitalistlerin kârları uğruna çocuk yaşta fabrikalara yönlendirilmesi, gerici ve piyasacı eğitim sistemi gerçekliğini gözler önüne seriyor.

Kapitalizm bir salgınlar sistemidir!

Geniş emekçi kesimler için artık taşınması mümkün olmayan bir sistemdir kapitalizm. Bu düzen her geçen gün daha fazla çürüdüğü halde yazık ki kendiliğinden yıkılmayacaktır. Bunun için işçi sınıfı başta olmak üzere emekçilerin, gençlerin, kadınların, tüm ezilenlerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri şarttır. Zira emekçiler kapitalizmi yıkmayı başaramadıklarında, o insanlığı savaşlar, ekolojik sorunlar ve salgınlarla yok oluşa sürükleyecektir.

Bangladeş’te halk isyanı

Kitlelerin mücadelesiyle bir zorbayı tahttan indirmek kuşkusuz önemlidir. Ancak kapitalizm belasından kurtulana kadar mücadelenin devam etmesi kaçınılmazdır. Zira Hasina’nın yerine saf bir Amerikancı gelmiş bulunmaktadır. ABD ve NATO’nun devrilen başbakanla yaşadığı sorunlar düşünüldüğünde, bu gelişmeyi ayrıca değerlendirmek özel bir önem taşımaktadır.

Hangi saftasınız?

CHP Kadın Kolları Kurultayı vesilesiyle bir kez daha gördük ki, saflar açık ve net! Bir yanda emeği ve alınteri için direnen işçiler, öbür yanda sermaye düzeninin has partisi CHP ve onun kadınıyla erkeğiyle bürokrat takımı... Safımız işçi sınıfının, kadın işçilerin yanıdır!

Kadınlar mücadeleden vazgeçmiyor!

Sermayedarlara ve AKP-MHP işbirliğinin eseri olan baskıcı ve gerici politikalara, şiddete, tacize, kadın cinayetlerine, sömürüye karşı sokakları doldurarak eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmekten geri durmayacaklar.

12 Eylül rejimi sürüyor…

Burjuvazinin sınıf iktidarı devrilmeden 12 Eylül’ün hesabını sormak mümkün değildir. 12 Eylül’den gerçek anlamda hesap sorabilmenin yolu, devrimci bir program etrafında kenetlenmiş işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleyi büyütmesinden, sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasından geçmektedir.

Sungurlar (Büyük Kazan) Direnişi…

Sungurlar Direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihinde komitelere dayalı, fabrika ve mahalle dayanışmasının güçlü, çevre fabrikaların eylemli dayanışma içerisinde olduğu önemli bir direniş olarak yerini almıştır.

Friedrich Engels: İşçi sınıfının “General”i

Marx’ın ölümünün ardından yalnızca dünya görüşünü geliştirmek ve zenginleştirmek değil, gitgide güç kazanan uluslararası işçi hareketine neredeyse günü gününe yol göstermek ve yardım etmek de Engels’in omuzlarına kaldı. Engels bunun hakkını fazlasıyla verdi. Başta “Kapital” olmak üzere Marx’ın yarım kalan eserlerini baskıya hazırladı. Ölümüne kadar uluslararası işçi hareketinin pratik ve düşünsel önderi olarak kalan Engels işçi sınıfının kurtuluş mücadelesine yol göstermeye devam ediyor. Marx ile birlikte kurdukları bilimsel sosyalizm düşüncesi bugün de tüm güncelliği ile yaşıyor.

“Orkestranız Akbelen’deki hızar vedinamit seslerini bastıramıyor!”

Kapitalizm işleyişi gereği her şeyi bir metaya, alınıp satılabilecek, değersizleştirecek bir ürüne dönüştürür. İster sanatın herhangi bir dalı olsun, ister doğa ve canlı yaşamı, isterse milyonlarca emekçinin alınteri. Tüm bunları kendi çıkarına göre kullanabilirler.

Her sabah uyanır uyanmazyapılacak ilk iş çığlık atmak olmalı…

Lorca’nın cesedi şimdiye kadar bulunamaz. Ancak, kuşaktan kuşağa söylenen şiirleri, sahnelenen oyunları halkların belleğinde, işçilerin direnişinde, grev meydanlarında, İspanya’nın en ücra köylerinde, tüm dünyada faşizme karşı mücadelede yaşıyor.

Olimpiyatlar ve siyasal ikiyüzlülük

Göçmenlerin olimpiyat oyunlarının gerçekleştiği şehirlerden uzaklaştırıldığı, 10 milyar euro’dan fazla paranın harcandığı 2024 Paris Olimpiyatları ne tür sportif “başarılara” sahne olacak bilinmez. Ama Filistin halkının yaşadığı acılara gözlerini kapatan bu olimpiyatlar, spordan çok acılara yabancılaşma ve siyasetin sporun üstüne düşürdüğü adaletsizliklerle anılacak.

KAPAK

Emperyalist savaşa karşı SINIF SAVAŞI

Savaşların esas kaybedeni olan işçi sınıfının yapması gereken, bir yandan emperyalist devletlerin saldırgan politikalarına karşı çıkarken, öte yandan kendi vatandaşı olduğu devletin de saldırgan ve militarist politikalarına karşı mücadele etmek olmalıdır. Barışa giden yol ancak buradan geçmektedir.

İşçi satıcılığından emek sömürüsüne…

Sendikalar işçi sınıfının vazgeçilmez mücadele örgütleri... Bugün patron olarak karşımıza çıkan emek düşmanları tarafından sermaye düzeni adına teslim alınmış durumdalar. Deyim uygunsa sendikaları babalarının çiftlikleri sanıyor, sermaye için üstlendikleri işçi düşmanı adımlarının getirisini kişisel ikballeri için kullanıyorlar. Onlar sermayenin dünyasına aitler ve bizim olan sendikalardan sökülüp atılmalılar.

Kapitalizm savaş demektir! Barış işçilerle gelecek!

Komünist Enternasyonal’in 6. Kongre Kararları’nda da açıklıkla ifade edildiği gibi, “Savaş kapitalizmden ayrı tutulamaz. Bu nedenle savaşın ‘yok edilmesi’ ancak kapitalizmin ortadan kaldırılmasıyla; yani, sömürücü burjuva sınıfının devrilmesiyle, proletarya diktatörlüğü, sosyalizmin inşası ve sınıfların ortadan kaldırılması yoluyla mümkündür.”

Esnek çalışma; güvencesiz, kölece çalışma demektir!

Unutmayalım ki, sermayenin bütün kazancı karşılığı ödenmemiş emeğimize, artı-değer sömürüsüne dayanır. Sermaye kârını ücretlerimizi düşürerek, çalışma sürelerini uzatarak artırır. Bu yüzden işler yoğun olduğunda işçi sayısını artırmak, kendi keyfine göre işe gidip gelmemizi planlamak ve sadece işe geldiğimiz saatlerin ücretini vermek onlar için bulunmaz bir nimettir. Bugün iş yasasındaki değişiklik ile tam da yapmak istedikleri sömürüyü daha da yoğunlaştırıp, kârlarını artırmaktır.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.