Cumartesi, Aralık 14, 2024

DOSYA / Tüm Yazılar

Rakamlarla örgütsüzlük!

Vergi soygununa son!

1946 Sendikacılığı

1908 grevleri

Verilerle asgari ücret

AKP’den inciler…

Dilim dilim vergi soygunu

15-16 Haziran dersleri

“Devlet nerede?”

İşgal, grev, direniş!

KAPAK

Sefalete razı gelecek miyiz?

“Gün dağınıklığımızı, parçalılığımızı bir şey yapmamaya bahane etmek değil, işçi sınıfını mücadele sahnesine çıkartmak için seferber olma günüdür. Gün bahanelerin arkasına saklanma değil, alanlara çıkma günüdür.”

Kadınlar boyun eğmeyecek!

Yaşadığımız kapitalist düzende kadınların doğrudan hedefi olduğu şiddet, bireysel değil toplumsal bir sorundur. Sömürü üzerine kurulu kapitalist sistem, varlığını sürdürmek için eşitsizliklerden, baskıdan, şiddetten beslenir ve bunu da her daim yeniden üretir. Sermaye düzeninin sadık bekçisi AKP iktidarının kadını aşağılayan söylemleri, kazanılmış haklarını gasp etmesi, şiddeti uygulayanlara kol kanat germesi, her fırsatta erkek egemenliği üzerine kurulu “ailenin korunmasını” öne çıkarması da tam da bu nedenle yaşanıyor. İstiyorlar ki kadınlar bu düzene biat etsin, kendine biçilmiş rolleri kabul etsin.

Maden işçileri özelleştirmeye karşı direniyor!

Ankara’da maden işçilerinin özelleştirmenin iptal edilmesi için başlattıkları mücadele bu kapsamıyla önemli bir yerde duruyor. İşçi ve emekçileri doğrudan hedefleyen bu saldırıya karşı dayanışma ve desteğin örgütlenmesi, haklı ve meşru mücadelenin güçlendirilmesi ihtiyacı kendini dayatıyor. Kuşkusuz madenlerin ya da diğer üretim birimlerinin devletin elinde olması bunların birer kapitalist işletme olması gerçeğini değiştirmiyor. Ancak yıllar içinde gerçekleştirilen özelleştirmeler gösteriyor ki özelleştirme saldırıları öncelikle işçilerin kazanılmış haklarını gasp ediyor. Özelleştirilen fabrikalar dizginsiz bir sömürü cehennemine dönüşüyor. Bu yüzden işçi sınıfının “özeleştirmelere hayır” şiarı ile Çayırhan işçilerinin yanında saf tutması gerekiyor.

Savaş tehlikesi ve sınıf tutumu

Savaş politikalarının bu şekilde tırmandırılmasında işçi sınıfının hiçbir çıkarı yoktur. Kanı ve canıyla bu politikaların faturasını ödeyecek olan işçi sınıfı “savaş politikaları” karşısında güçlü bir kalkan olmak zorundadır. Silahlanmaya ayrılan milyarlarca dolar işçi sınıfı için övünç kaynağı olamaz. İşçi sınıfının yapması gereken savaş politikalarının karşısında insanlığın eşit ve özgür geleceğini, halkların kardeşliğini savunmak; toplumsal zenginliklerin savaş baronlarına aktarılmasına engel olmaktır

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.