KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz ile kamuda başlayacak olan toplu sözleşme görüşmelerine dair konuştuk…
Kamuda Memur-Sen ve hükümet arasında 2026-2027 yıllarını kapsayacak toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başlayacak. KESK olarak toplu sözleşme sürecine dair düşüncelerinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Grev hakkı olmayan bir toplu sözleşme rejimi ile kamu emekçileri, grev hakkını dışlayan, sendikal hak ve özgürlükleri ciddi biçimde sınırlayan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası’nın antidemokratik çerçevesi içinde toplu sözleşme süreçlerine mahkûm edilmektedir. Bu yasa, örgütlenme ve pazarlık hakkını tanımak bir yana, kamu emekçilerinin gerçek anlamda bir toplu pazarlık sürecine katılmasının önünü tıkayan bir ‘sendikal garabet’ olarak varlığını sürdürmektedir.
Bugüne dek yedi dönem toplu sözleşme görüşmesi yapılmış; bu görüşmelerin tamamı, iktidarın gölgesinde şekillenen, etkisiz ancak yetkili kılınmış bir yapı olan Memur-Sen ile kamu işveren heyeti arasında yürütülmüştür. 14 yıla tekabül eden bu süreç boyunca, kamu emekçileri ve emekliler açlık sınırında ücretlere, yoksulluğa ve güvencesizliğe mahkûm edilmiştir. Siyasal iktidar, savaş politikalarına, yandaşlara, sermayeye ve şirketlere kaynak yaratmakta hiçbir zorluk yaşamazken; iş emekçilerin, emeklilerin ve yoksul halk kesimlerinin insanca yaşam taleplerine gelince ‘kaynak yok’ gerekçesini öne sürmektedir. Bu çifte standart, bütçe politikalarının sınıfsal karakterini ve tercihini açıkça gözler önüne sermektedir.
KESK olarak bu dönem, gerçek bir toplu pazarlık sürecinin inşası yönünde alternatif bir Toplu İş Sözleşmesi (TİS) programını hayata geçiriyoruz. Konfederasyonumuza bağlı sendikalar, bağlı oldukları bakanlıkların önünde bugüne kadar TİS taleplerini kamuoyuyla paylaşmış; emek cephesinden yükselen sesi büyütmüştür.
16 Temmuz itibarıyla Karadeniz, Ege, Doğu-Güneydoğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde toplam 30 ilde, işyerlerinde, meydanlarda ve sokaklarda toplu sözleşme taleplerimizle sahada olacağız. Emekçilerin ve emeklilerin sözünü alanda örgütleyecek; bu talepleri sendikal kamuoyuyla ve halkla paylaşacağız.
1 Ağustos günü, kamu emekçilerinin iradesinin yok sayıldığı ve bir orta oyununa dönüştürülen toplu sözleşme masasının yeniden kurulacağı gün, biz KESK olarak danışma kurulumuzla birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde olacağız. Taleplerimizi ve mücadele programımızı bir kez daha kamuoyuyla ve emek dostlarıyla buluşturacağız.
KESK olarak, grev hakkıyla taçlandırılmış gerçek bir toplu sözleşme sisteminin inşası için mücadeleyi büyütmekte kararlıyız. Kamusal kaynakların savaşa, ranta, yandaşa değil; emekçilere, halka ve geleceğe aktarılacağı demokratik bir toplumsal düzeni kurmak için alanlarda olacağız.
KESK’in bu süreçte ortaya koyduğu talepler nelerdir?
KESK olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Bu düzen değişmeden emekçinin yüzü gülmez! Bizler emeğiyle geçinenler, alın teriyle yaşayan kamu emekçileri olarak yıllardır sömürüye, güvencesizliğe ve adaletsizliğe karşı direniyoruz. Mücadelemiz; yalnızca insanca bir yaşam için değil, emeğin iktidarı, halkın iktidarı için verilmektedir. Bu nedenle temel taleplerimizi bir kez daha kamuoyunun ve iktidarın dikkatine sunuyoruz:
Grevli ve gerçek bir toplu sözleşme hakkı istiyoruz! İktidarın memur sendikacılığı adı altında yürüttüğü masa başı tiyatrosuna son verilmelidir. Kamu emekçileri, üretimden gelen gücünü kullanarak gerçek bir toplu pazarlık yapabilmelidir.
Kadrolu, güvenceli, insan onuruna yaraşır bir iş istiyoruz! Kamuda taşeron çalıştırma, sözleşmeli istihdam ve güvencesizlik yaygınlaştırılıyor. Tüm güvencesiz istihdam biçimleri derhal kaldırılmalı, herkes kadrolu istihdama geçirilmelidir.
Mülakat değil, liyakat! Torpilin, kayırmacılığın ve siyasal kadrolaşmanın aracı haline gelen mülakat sistemine son verilmelidir. Kamuya alımda objektif, adil ve denetlenebilir yöntemler esas alınmalıdır.
En düşük kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır. Yoksulluk sınırı altında maaşla kamu emekçilerini yaşamaya zorlayan bu düzen iflas etmiştir. Emekten değil sermayeden kısın!
Tüm ek ve yan ödemeler temel ücrete dahil edilmelidir! Kamu emekçilerinin maaşları emeklilikte kuşa dönüyor. Emeklilikte sefalet değil, onurlu bir yaşam istiyoruz. Temel ücret adil olmalı, emeklilik güvencemiz sağlanmalıdır.
Vergide adalet istiyoruz! Artık yeter! Ücretlilerden kesilen gelir vergisiyle bütçe açıkları kapatılamaz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalı, sermaye kesimleri gerçek anlamda vergilendirilmelidir.
KHK ile hukuksuzca ihraç edilen KESK’li kamu emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir. OHAL bahanesiyle anayasal hakları çiğnenen arkadaşlarımızın onur mücadelesi, hepimizin mücadelesidir. İhraçlar iptal edilmeli, adalet yerini bulmalıdır.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bizler kamu emekçileri olarak bu taleplerin peşindeyiz. Çünkü bu talepler bizim yaşam hakkımızdır. Bizim mücadelemiz, emeğin örgütlü gücüyle bu düzeni değiştirme mücadelesidir.