İşçi sınıfı yalnız saray rejimin politikalarına değil, emperyalist dayatma ve saldırganlık politikalarına karşı da mücadele etmek zorundadır. Emperyalist kölelikten kurtulmanın yolu ise bu köleliğin gönüllü taşıyıcısı olan sermaye düzeninden kurtulmaktan geçmektedir.
Saray rejiminin şefi Erdoğan, altı yılın ardından nihayet ABD Başkanı Trump ile görüşebildi. Görüşmeden hemen önce bazı ABD ürünlerine uygulanan ek gümrük vergilerinin kaldırılması, alınan randevunun bedelinin ne olacağını baştan ortaya koydu. Türkiye’nin ABD’den Boeing uçakları satın alacağına dair haberler ise, bu görüşmenin ekonomik maliyetinin yüksek olacağının bir başka göstergesiydi.
Ancak mesele yalnızca ekonomik boyutla sınırlı değildi. Trump yönetimi, görüşme öncesi ve sonrasında Erdoğan’ın önüne Amerika’nın taleplerinden oluşan bir liste koydu ve Türkiye’nin yerine getirmesi gereken görevleri açıkça dile getirdi. Üstelik saray rejiminin meşruiyeti ABD yetkilileri tarafından doğrudan tartışmaya açıldı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “Trump’la görüşmek için sıraya girip adeta yalvarıyorlar” sözleri ve ardından ABD Ankara Büyükelçisinin, “Erdoğan’ın ihtiyacı olan meşruiyeti Trump sağlayacak” minvalindeki açıklamaları, görüşmenin esas işlevini ortaya koyar nitelikteydi.
İktidar medyası Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgülerine sığınarak görüşmenin iyi geçtiğini göstermeye çalışsa da, bu buluşma, ülkede yitirilen meşruiyeti dış destekle ayakta tutabilmek için her türlü dayatmanın sineye çekildiği bir tabloyla sonuçlandı.
Türkiye’nin parasını ödediği halde bir türlü teslim alamadığı F-35 savaş uçaklarına dair talepler bir kez daha ertelendi. Trump bir yandan Erdoğan’ın sırtını sıvazlarken, diğer yandan Rahip Brunson’un bir telefonla nasıl serbest bırakıldığını hatırlatarak aşağılayıcı bir tutum sergiledi. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ABD politikalarına aykırı bir duruşun asla kabul edilmeyeceğini belirten Trump, Rusya’dan doğal gaz ve petrol alımının sona erdirilmesini talep etti. Dahası, 50 milyar dolarlık sıvılaştırılmış doğalgaz anlaşmasını Erdoğan’a imzalattı.
Orta Doğu politikalarında Erdoğan’a övgüler dizilse de, saray rejiminin talepleri “öncelikli olarak yerine getirilmesi gereken görevler” şartına bağlandı. Bu görüşme, Türk sermaye devletinin Amerikan emperyalizmine ne denli bağımlı olduğunu ve bu ilişkinin efendi-köle sınırlarını dahi zorladığını açıkça ortaya koydu.
AKP iktidarı, derinleşen ekonomik ve siyasal kriz nedeniyle toplumsal meşruiyetini ve seçmen desteğini hızla kaybediyor. İçeride baskı ve zorbalığı tırmandıran rejim, ayakta kalabilmek için emperyalist güçlerin desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bu gerçeğin farkında olan Trump yönetimi ise süreci kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta tereddüt göstermiyor.
İtaat karşılığında meşruiyet dilenen rejim, bu nedenle Trump’ın küçültücü tavırlarına sessiz kalıyor, her türlü dayatmayı kabul ediyor. Dünya lideri pozlarında BM kürsüsünde esip gürleyen Erdoğan, Trump karşısında Filistin’deki vahşetin adını dahi ağzına alamıyor.
Türk sermaye devletinin ABD emperyalizmine olan bağımlılığı, uzun yılların ürünü bir olgudur. Bugüne kadar her iktidar ABD emperyalizminin onay ve icazetine ihtiyaç duymuş, dayatmalarına çeşitli düzeylerde boyun eğmiştir. Bunun bedelini ise her zaman işçi sınıfı ile emekçiler ödemiştir.
Çürümüş saray rejimi döneminde ise bu bağımlılık ilişkilerinin faturası çok daha ağır ve yıkıcı olmaktadır. Sadece bu görüşmenin Türkiye’ye ekonomik maliyeti 50 milyar doları aşmıştır. Daha önemlisi, saray rejimi emperyalistlerden aldığı bu “meşruiyet” ile içeride sömürü, baskı ve zorbalığı daha da artıracak ve batı emperyalizminin savaş politikalarına daha sıkı biçimde entegre olacaktır. Bu ise, iktisadi ve sosyal krizin daha da derinleşmesine, işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına binecek yükün büyümesine yol açacaktır.
İşçi sınıfı yalnız saray rejimin politikalarına değil, emperyalist dayatma ve saldırganlık politikalarına karşı da mücadele etmek zorundadır. Emperyalist kölelikten kurtulmanın yolu ise bu köleliğin gönüllü taşıyıcısı olan sermaye düzeninden kurtulmaktan geçmektedir.