“Emperyalistler ve siyonistler yenilecek, direnen halklar kazanacak!” diyoruz. Zira başka bir yolla halkların barışa kavuşması mümkün değil. Ancak onları yenebilmek için hem halkların hem işçilerin güçlerini birleştirerek mücadele etmeleri şarttır.
Irkçı-siyonist İsrail rejiminin Gazze’de yaptığı soykırım, varılan anlaşma üzerine 12 Ekim’de durduruldu. 7 Ekim 2023’te Filistinli direnişçiler, İsrail işgali altındaki Filistin topraklarına Aksa Tufanı hareketi düzenlemiş, eylemi bahane eden İsrail o gün soykırımı başlatmıştı.
Aslında yapılan “ateşkes anlaşması” değil. Çünkü ortada savaşan iki taraf yoktu. İsrail, Filistinlileri sürgün etmek için soykırım yapıyordu. Filistin halkı ve direniş hareketleri bu barbarlığa karşı mücadele ediyordu.
İsrail, soykırımı ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistlerin desteği ile yaptı. Siyonistlerin işlediği suça bölgenin işbirlikçi devletleri de ortak oldular. Özellikle AKP-MHP rejimi ile Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi Amerikancı devletler İsrail’e ihtiyaç duyduğu her türlü malı taşıyarak soykırım suçuna ortak oldular.
Direnen Filistin halkının yanında ise sokaklara çıkan ilerici devrimci güçler, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar vardı. Filistin halkıyla dayanışma konusunda, özellikle İtalyan işçi sınıfının greve çıkmasını ve Roma, Madrid, Amsterdam, Berlin gibi kentlerde yüz binlerin alanlarda soykırımı protesto etmesini anmak gerekiyor. Lübnan Hizbullah’ı ile Yemen’in soykırım karşıtı onurlu tutumlarının da altı çizilmeli.
“Keskin” laflar ve İsrail’e hizmet
Soykırımcı İsrail’i en “sert” eleştiren kişi Tayyip Erdoğan’dı. Netanyahu’yu Hitler’e benzetti. İsrail’in soykırımcı, terörist bir devlet olduğunu söyledi. Peki pratikte ne yaptı?
Gazzeli çocukların üstüne bomba yağdıran İsrail uçaklarına yakıt taşıdı. Netanyahu rejimi daha çok silah üretsin diye çelik ihracatını yüzde 1500 arttırdı. Gazze’de soykırım yapan İsrail askerlerinin içtikleri su bile uzun süre Türkiye’den taşındı. Yani Erdoğan riyakârlıkta sınır tanımadı. Defalarca “İsrail’le ticareti yasakladık” diye açıklama yaptı. Oysa ticaretin yanı sıra Bakü-Ceyhan boru hattından İsrail’e petrol taşıma işleri hiç aksamadan devam etti.
Filistin halkının direniş iradesini kıramadılar
Anlaşmanın yapılması için Trump Netanyahu’ya talimat verdi. Hamas ve Filistin direniş hareketleri sunulan planın ilk aşamasını kabul etti: Soykırım durdurulacak, Gazze’ye yardım malzemeleri taşınacak, esir takası yapılacak, işgalci İsrail askerleri kademeli bir şekilde çekilecek…
ABD-İsrail ve suç ortakları, Filistin halkının direniş iradesini kırmak için barbarlıkta sınır tanımadılar. Filistinlileri öldüre öldüre sürgün etmek, Gazze’yi ele geçirip “turizm cenneti” yapmak istiyorlardı. Bunun için atom bombası hariç tüm silahları kullandılar. On binlerce insanı öldürdüler, yaraladılar, sakat bıraktılar. Ağaçları, bitkileri, kuşları, böcekleri yaktılar.
İki milyondan fazla kişiyi aç, susuz, ilaçsız, evsiz bıraktılar. Buna rağmen Gazze’de kimse beyaz bayrak sallamadı. Ne halk Gazze’yi terk etti ne direniş hareketleri teslim oldu. Çok ağır bedeller ödediler ama barbarlık önünde diz çökmediler.
Soykırımcılar hedeflerine ulaşamadı
Trump-Netanyahu ikilisi kapitalist-emperyalist sistemin temsilcileri. Gazze’de yaptıkları ile kapitalizmin ne kadar barbar olabileceğini gösterdiler. Tarihte görülmemiş bir vahşete imza attılar. Ancak zafer kazanamadılar.
İlk hedefleri, Filistin direniş hareketini yok edip İsrailli esirleri kurtarmaktı. İkincisi ise Filistin halkını sürgün edip Gazze’ye el koymaktı. Bu hedeflere ulaşıp Filistin davasını mezara gömmek istiyorlardı. Ancak hevesleri kursaklarında kaldı. Filistin halkı çok ağır bedeller ödedi ama barbarlık önünde eğilmedi.
Emperyalistler ve siyonistler kovulmadan Ortadoğu’da barış olmaz
Varılan anlaşma ile soykırımın durdurulması elbette önemlidir. Gazze’de hayatta kalanlar soluklanabilecekler. Hastalar, yaralılar tedavi edilmeye başlanacak. Ancak Gazze’nin yeniden yaşanabilecek hale getirilmesini engellemek için İsrail ve suç ortakları ellerinden geleni yapacaklar. Dolayısıyla Filistin halkıyla dayanışma ve emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı mücadelenin önemi yerli yerinde duruyor.
“Emperyalistler ve siyonistler yenilecek, direnen halklar kazanacak!” diyoruz. Zira başka bir yolla halkların barışa kavuşması mümkün değil. Ancak onları yenebilmek için hem halkların hem işçilerin güçlerini birleştirerek mücadele etmeleri şarttır.
Bu konuda Türkiye işçi sınıfına büyük bir görev düştüğünü vurgulamak gerekiyor. Yazık ki, Türkiye işçi sınıfı soykırım karşısında gerekli tepkiyi ortaya koyamadı. İtalyan işçi sınıfı grev yaparken, Türkiye işçi sınıfı izleyici olmanın ötesine geçemedi. Halkların çoğunluğu gibi elbette işçiler de soykırıma karşıydı. Ancak önemli olan bu tutumu şalterleri indirerek, sokaklara çıkarak, soykırımcılara mal taşınmasını fiilen engelleyerek göstermekti.
İşçi sınıfına düşen görev de yakışan tutum da budur.



