Sefaleti değil, mücadeleyi büyütelim!

İşçi sınıfının mücadele tarihi defalarca göstermiştir ki, kazanımlar ancak örgütlü mücadeleyle elde edilebilir. Bugün de aynı bilinçle hareket etmek, sendika bürokratlarının belirlediği talepler ve çizdiği sınırlarda değil, işçilerin fiili ve meşru mücadele hattında ısrar etmek zorundayız.

MESS ile metal sektöründeki yetkili sendikalar arasında süren Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinin üçüncü oturumu da kapalı kapılar ardında tamamlandı. Görüşmelerde nelerin konuşulduğunu öğrenmek isteyen işçilerin haklı talebi karşılanmazken, her oturumun ardından yetkili sendikaların kısa açıklamalarıyla yetiniliyor.

“Diyalog” ve “uzlaşı” görüntüsü vermeye çalışan taraflar, artık birer prosedüre indirgenen idari maddeler üzerinden oyalanıyorlar. Asıl sorun alanları olan ücret, sosyal haklar ve çalışma koşulları ise hâlâ gündeme gelmiş değil. Kritik konular görüşmelerin sonuna bırakılarak “çetin bir pazarlık” görüntüsü yaratılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla sürecin akıbetini işçilerin neye rıza gösterip-göstermeyecekleri belirleyecek.

MESS’e sunulan taslakların yoksulluk sınırının dahi altında kalması öfke ve tepkiye neden olsa da, MESS patronlarının bu taslakları bile kabul etmeye yanaşmayacağı açık. Renault, Ford, Arçelik, Bosch gibi büyük fabrikalardan başlayarak küçük ölçekli işletmelere kadar Türk Metal temsilcileri, işten atma tehditleri ve sindirme politikalarıyla işçilerin haklı tepkisini bastırmaya çalışıyorlar.

İktidardan aldığı destekle işçilerin sesini kısmak, taleplerini görmezden gelmek için her yolu deneyen MESS de en çok bu işbirlikçi sendikal yapılarla kurduğu düzene güveniyor.

MESS ve onun işbirlikçisi Türk Metal yönetiminin dayattığı sefalet ücretleri, kuşkusuz metal işçileri tarafından kolayca sindirilemeyecektir. Ancak mevcut örgütlülük düzeyi, bunu aşan bir mücadelenin önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Bu sorunu çözmek, düşük ücret dayatmasına, işten atma tehditlerine, kötüleşen çalışma koşullarına ve vergi soygununa karşı ayağa kalkmak, metal işçisinin önünde ertelenemez bir sorumluluk olarak duruyor.

Gelinen aşamada, metal işçisinin yenilgiye uğramaması için acilen harekete geçmesi, kaderini MESS kapitalistlerinin ve onların yardakçısı sendika bürokratlarının eline bırakmaması gerekiyor.

İşçi sınıfının mücadele tarihi defalarca göstermiştir ki, kazanımlar ancak örgütlü mücadeleyle elde edilebilir. Bugün de aynı bilinçle hareket etmek, sendika bürokratlarının belirlediği talepler ve çizdiği sınırlarda değil, işçilerin fiili ve meşru mücadele hattında ısrar etmek zorundayız.

Unutmayalım ki, bugün kaybedilecek her hak yarından çalınmış olacaktır.