21 Aralık’ta gerçekleştirilecek olan Çiğli İşçi Buluşması öncesinde Ege İşçi Birliği sözcüsü ile konuştuk…
EİB olarak 21 Aralık’ta Çiğli Kasaplar’da bir işçi buluşması gerçekleştireceksiniz. Sınıf kitlelerinin bugünkü tablosu içinde bu eylem nasıl bir amaç taşıyor?
İşçi sınıfı ve emekçiler günden güne ekonomik ve sosyal saldırıların ağırlığı altında kitlesel bir bunalıma itiliyor. Düne göre daha çok çalıştığımız ama daha az kazandığımız günlerden geçiyoruz. “Ay sonunu getirmek” deyiminin yerini ay başında parasız kalmak aldı. Buna bir de vergi yükü biniyor. Üç kuruş daha fazla kazanmak için mesaiden gözümüzü açamıyoruz. İşyerlerinde istisnasız her hakkımızı gasp etmek için fırsat kollanıyor. Onur kırıcı davranışlar, baskı ve mobbing artıyor. En basit şey için bile ses çıkartsak mimleniyoruz ya da işten çıkartılıyoruz. Artan hayat pahalılığı, derinleşen sefalet ve yoksulluk cabası. Sokakta muhalif tek bir kelime eden kendini cezaevinde buluyor. Hem ekmekle terbiye etmeye kalkıyorlar hem de özgürlüklerimizle tehdit ediyorlar. Bu durum sendikalaşmayı, siyasal örgütlenmeyi veya herhangi bir sorun karşısında hak aramayı bile zorlaştırıyor.
Ancak böyle devam edemez, herkes bunun farkında. Bu atmosferde milyonlarca işçi sırf sessiz diye kölece koşulları kabul ettiğini söyleyemeyiz ya da hep söylendiği gibi bunu hak ettiğini… Kitlesel olarak çıkışsızlığa itiliyoruz. Bu noktada sendikaların görevini yerine getirmemesi en büyük sorun alanlarından biri. İşçilerin politikayla bağının, siyasi örgütlenmesinin zayıflığı da sorunun esası.
Böylesi karanlık bir atmosferi dağıtmak için bizler, devrimci ve öncü işçiler olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yaşadığımız tüm haksızlıklara karşı omuz omuza vermenin, mücadele etmenin zeminlerini yaratmaya çalışıyoruz. Tabii ki mevcut koşullarda yüzlerce, binlerce olamayacağımızı ya da 21 Aralık’taki eylemle sorunlarımızı tek seferde çözemeyeceğimizi biliyoruz. Ancak haksızlık karşısında boyun eğmemenin anlamını da biliyoruz. Eylemsizlik tablosunu kıran girişimlerin zamanla büyüyeceğini, bu açıdan bu tür girişimleri bu günkü sınırlarına takılmadan sürdürmek gerektiğini düşünüyoruz.
Yürütülen hazırlık çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Hazırlığın esas ayağını fabrika çalışmaları oluştursa da Bergama’dan Gaziemir’e birçok ilçede bildirilerle, afişlerle, pankartlarla işçi buluşmasına çağrılarımızı yapıyoruz. Bugünkü baskı koşullarında fabrikalardan istediğimiz düzeyde bir katılım sağlamanın, bütün ilişki ağımızı alana taşımanın zorluklarının farkındayız. Önden Buca, Çiğli ve Aliağa’da hazırlık toplantıları yaptık. Metal, tekstil, petrokimya, gemi söküm, belediye sektörlerinden işçilerin belli bir düzeyde olsa da eyleme katılım sağlayacağını düşünüyoruz. Biz Çiğli/Kasaplar Buluşması’nı kendi içinde bir eylem olmaktan çok özelikle ocak zamları ve sonrasına dönük bir hazırlık faaliyeti olarak ele alıyoruz.
2025, işçi sınıfı için oldukça zor geçti. 2026’ya dair beklentileriniz nelerdir?
2025 yılı işçi sınıfımız adına oldukça zor geçti, evet. Çünkü saldırıların hiç olmadığı kadar arttığı böyle bir dönemde gerektiği kadar yanıt üretemedik. Tekil tekil de olsa mücadele de bir nebze arttı ancak bu defa da kararlılık ve süreklilik bir sorun haline geldi. Dağınık mücadele tablosu toparlanamadı. Bilinç ve örgütlülük düzeyinin geriliği sürdükçe bunu yaşamaya devam edeceğiz. Sınıfın öncüleri olarak bizler tam da bu tablodaki sorun alanlarının üzerine gitmeyi sürdürmek zorundayız. 2026 yılında krizin derinleşeceği ve hak gasplarının alabildiğine artacağı görülüyor. Ancak bunu tersine çevirebilmek ellerimizde. Biriken öfke ve tepkinin eninde sonunda kendini dışa vuracağını biliyor ve görüyoruz. Sorunu tam da böyle bir dönemde hayati önem taşıyacak olan fabrika merkezli örgütlenmelerin kurulması, yaygınlaştırılması ve sınıfın politik bilincinin mücadele içinde geliştirilmesi olarak ele alıyoruz. 2026 yılının nasıl geçeceğinden bağımsız sınıf hareketinin yeni bir kavşağın eşiğinde olduğunu, bu kavşağın aşılmasının zamandan çok görevlerin yerine getirilmesi ile ilgili olduğunu düşünüyoruz.



