8 Mart neden emekçi kadınların günüdür?

“1910 yılında toplanan Sosyalist Kadınlar Konferansı, insanca bir yaşam için mücadele eden ve ağır bedeller ödeyen kadın işçiler anısına senede bir günün gösterilerle “Uluslararası Kadınlar Günü” olarak kutlanması kararı almıştır. Rusya’da ise 8 Mart 1917’de kadın işçiler işçi devriminin fitilini ateşleyen bir gösteri düzenlemişlerdir. Bugüne atfen, 1921 yılında Moskova’da toplanan 3. Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda “Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü”nün tüm dünyada 8 Mart günü kutlanmasına karar verilmiştir.”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor… Her yıl adet olduğu üzere siyasetçilerden sanatçılara, oradan sermaye sözcülerine kadar herkes günün önemine dair söylevler veriyor. Bu koronun en ikiyüzlü kesimini ise kadınların emeğini hoyratça sömüren kapitalistler oluşturuyor. Fabrika içi kutlamalar, basına verilen demeçler, kadınlar üzerine kurulmuş reklam kampanyaları vb. seremoniler, adeta bir PR çalışmasına dönüşüyor.

23 yıl boyunca kadınlara dönük düşmanca politikalar izleyen ve kazanılmış haklarını tek tek gasp etmekten geri durmayan AKP iktidarının sözcülerini de unutmamak gerekiyor. Kadınlara ne kadar değer verdiklerine dair vaazlarında bile kadınları aşağılamaktan kendini alamayan bu beyler ve hanımlar, biz emekçi kadınlar için çok önemli olan bugünü istismar ediyorlar.

Bu tabloyu, her şeyin kâr nesnesine dönüştüğü kapitalizmde 8 Mart gününe özel reklam kampanyaları, indirimler, hediyelikler, eğlenceler vb. tamamlıyor.

Oysa 8 Mart, kadınların senede bir hatırlanacağı, sorunlarına dair hamasi nutukların atılacağı ya da karnavala çevrilecek bir gün değildir. 

8 Mart, 19. yüzyıldan bu yana kadın işçi ve emekçilerin can bedeli direnişlerle yarattığı ve bugünlere miras bıraktığı bir mücadele günüdür. İşçi ve emekçi kadınların başta Amerika ve İngiltere olmak üzere farklı coğrafyalarda grev ve direnişlerle büyüyen eşitlik ve özgürlük mücadelesini simgeleyen bir gündür. 1910 yılında toplanan Sosyalist Kadınlar Konferansı, insanca bir yaşam için mücadele eden ve ağır bedeller ödeyen kadın işçiler anısına senede bir günün gösterilerle “Uluslararası Kadınlar Günü” olarak kutlanması kararı almıştır. Rusya’da ise 8 Mart 1917’de kadın işçiler işçi devriminin fitilini ateşleyen bir gösteri düzenlemişlerdir. Bugüne atfen, 1921 yılında Moskova’da toplanan 3. Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda “Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü”nün tüm dünyada 8 Mart günü kutlanmasına karar verilmiştir.

Bu tarihin kendisi bile 8 Mart’ın kapitalist sömürü düzenine karşı bir mücadele günü olduğunu göstermek için kendi başına yeterlidir. Bu açıdan fabrika kutlamalarıyla, televizyon programlarıyla, balo-kokteyl vb. organizasyonlarla ve günün önemine ilişkin ikiyüzlü açıklamalarla, kan emici kapitalistlerin ve onların uşağı siyasetçilerin 8 Mart’a sahip çıkıyormuş gibi görünmeleri bayağı bir tiyatrodan ibarettir.

***

Kapitalist düzende kadın sorunu esasta emekçi kadın sorunudur. Bu toplumda elbette her kesimden kadınlar cins olarak eziliyor, aşağılanıyor, horlanıyor. Ancak bu sorunu farklı sınıflardan kadınlar farklı şekillerde yaşıyor. İşçi kadınların yaşadıkları ile burjuva kadınların yaşadıkları arasında dağlar kadar fark vardır.

Bunun gerisinde işçi ve emekçi kadınların yalnız cinsel olarak ezilmeleri değil sınıfsal olarak da sömürülüyor olmaları yatar. Cinsel kimliklerine dönük baskı ve eşitsizlik de bu sınıfsal sömürünün ihtiyaçlarıyla birleşir. Özetle işçi ve emekçi kadınların en ağır bir şekilde yaşadığı çifte baskı ve sömürü, düzenin kapitalist yapısından ve buna dayalı olarak sistemin kendi ihtiyaçlarından kaynaklanır.

Özellikle son 20 yılda ülkemizde kadın hareketinin önemli bir kesimi de 8 Mart’ı “Kadınlar Günü”ne indirgiyorlar. Cinsiyet eşitsizliği sorununun bütün kadınların sorunu olduğundan hareket ediyor, bu soruna kaynaklık eden toplumsal yapıyı, onun sınıfsal temelini ikincil plana atıyorlar. Dahası buradan yola çıkarak tüm kadınların birleşip tüm erkeklere ve ancak oradan hareketle erkek egemen düzene karşı mücadele etmeleri gerektiğini söylüyorlar.

Oysa biz işçi ve emekçi kadınlar, karşı karşıya kaldığımız cinsel baskı ve eşitsizliğin erkek egemen düzenden beslendiğini, ama bu egemenliğin gerisinde kapitalist sınıf ilişkilerinin yer aldığını gayet iyi biliyoruz.

Bu sınıf ilişkilerini hedeflemeyen bir mücadelenin kadınlar için kazanımlarının sadece biçimsel kalacağının farkındayız. Sınıflı toplum düzeni değişmeden kadınların cinsiyet eşitliğine ulaşamayacağı, ama daha önemlisi kadın kimliğinin özgürleşemeyeceği gerçeğinden hareket ediyoruz.

Bu yüzden kadın sorununun sadece erkek egemen-ataerkil düzene karşı mücadele içinde çözülemeyeceğini, kadınlar ile erkekler el ele yürütülecek sınıf mücadelesinden geçtiğini söylüyoruz.  

İşçi ve emekçi kadınlar geçmişte sınıf kardeşlerinin dişe diş mücadelelerle kazandığı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne sahip çıkmak zorundadır. 8 Mart bizlerin fabrikalardan meydanlara taleplerimizi haykıracağımız ve sömürüye, baskıya, eşitsizliğe, şiddete karşı özgürlük ve eşitlik mücadelesini büyüteceğimiz bir gündür.

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!

Yaşasın sosyalizm!