İşçi sınıfı ve emeğin toplumsal kesimleri vahşi madenciliğe son verilmesi için mücadeleye öncülük etmelidir. Yaşam alanlarımıza uzanan bu saldırılara karşı durmak, emekçi köylüyle omuz omuza olmak her onurlu insanın ertelenemez görevidir.
Kırşehirin, memleketimin geleceği büyük tehdit altında… Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Kırşehir halkının geleceği karartılmak isteniyor. Tarım ve hayvancılığın bitirilmesi, doğasının mahvedilmesi için maden tekelleri mesai yapıyorlar.
Kırşehir direniyor! Kırşehir’in duyarlı temsilcileri haklılıklarını dile getirmek için ikinci kez Ankara’daydılar. Sömürge madenciliğe karşı savunmalarını yaptılar. Haklılıklarını ortaya koydular. Şirketler gücünü haklılıktan alan Kırşehir savunucuları karşısında ne diyeceklerini bilemediler. Bu nedenle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda, altın madeninin ÇED raporuna ilişkin yapılan 2. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında üç ay erteleme kararı verdi. Bu haklılıktan gelen kararlılıkla birlikte kitlesellik sağlanırsa, zafer Kırşehir halkının olacaktır.
Sadece Kırşehir’de değil, ülkenin dört bir yanında terk edilmiş, yöntemlerle maden arama tehdidi büyüyor. Mesele çevrenin, doğanın aynı zamanda tarım ve hayvancılığın da mahvedilmesi olunca toplumsal kaygı da artıyor. Bu nedenle Kırşehir ve memleket sathında giderek artan sayıda emekçi, doğasına ve yaşam alanlarına sahip çıkıyor. Maden tekellerine karşı birleşiyor, örgütleniyor.
Asalak kapitalist maden tekelleri durmuyor. AKP iktidarı ise maden tekelleri için yol temizliği yapıyor. Bunun için maden yasa tasarısını meclis gündemine taşıdı ve haklı itirazlara rağmen yasalaştırdılar.
Yasada neler var? Yasayla doğal yaşam alanları maden tekellerinin emrine veriliyor. Tarım alanlarının maden faaliyetlerine açılmasının önündeki engeller temizleniyor.
Maden yasası ile maden tekelleri için büyük rantın kapısı ardına kadar açıldı. Maden tekelleri özelde zeytinliklerde, genelde tarım alanlarında ve koruma altındaki alanlarda madencilik yapabilecekler. Daha şimdiden zeytin ağaçlarını sökmeye başladılar. Yasa çıkmasına rağmen, köylüye verdikleri zararlar için tek kuruş tazminat ödemediler. Maden patronu vekiller tasarının mecliste onaylanması için her şeyi yaptılar, her yolu mübah saydılar.
Yasa en fazla emekçi köylüyü vuruyor. Bu nedenle emekçi köylüler yasa teklifinin geri çekilmesini istediler. Teklife karşı direndiler. Aylardır başta Ankara olmak üzere ülkenin dört bir yanında eylemlerini sürdürüyorlar. Maden avcısı kapitalist tekellerin tarımsal üretimi mahvettiğini, “Zeytin, fındık, buğday, arpa, kısacası tarım ve hayvancılık bir şehre ekmek verir, maden ise sadece zehir taşır” haykırışıyla dile getiriyorlar.
İşçi sınıfı maden yasasına karşı emekçi köylüyle dayanışma içinde oldu, bundan sonra daha fazla olacaktır. Dağları, dereleri, ovaları, su havzalarını, ormanları, tarım alanlarını ve meraları yok eden yasaya karşı mücadeleyi büyütecektir.
Aynı maden tekelleri işçileri sağlıkları ve güvenliklerini hiçe sayan koşullarda çalıştırıyorlar. Siyanürlü ortamda çalışan işçiler ölüyorlar. Tonlarca toprağın altında kalıyorlar. Bu kitlesel işçi katliamının unutulmayan örneği İliç’tir. Bu nedenle de işçi sınıfı maden yasasına karşı çıkacaktır, çıkmalıdır.
Emekçi köylüye ait olan milyonlarca metreküp suya el koyan maden tekelleri su kaynaklarını da kurutuyorlar. Su kaynaklarının kurutulması toplumsal bir sorundur. Bundan geniş toplumsal kesimler zarar görüyor. Bu nedenle emekçi köylülerin doğanın yıkımına karşı yükselttikleri sesi meydanlara taşımak işçi sınıfı ve emekçilerin ertelenemez görevidir.
İşçi sınıfı ve emeğin toplumsal kesimleri vahşi madenciliğe son verilmesi için mücadeleye öncülük etmelidir. Yaşam alanlarımıza uzanan bu saldırılara karşı durmak, emekçi köylüyle omuz omuza olmak her onurlu insanın ertelenemez görevidir.
Haydar Baran
Kırşehir Çevre Platformu Üyesi
DİSK Dev Yapı-İş Kayseri Bölge Temsilcisi