7 Kasım 1980’de katledildi İlhan Erdost. 12 Eylül faşist darbesinin hemen ardından yasaklanacak, yok edilecekler listesindeydi. Ödediği ağır bedel ve kısacık ömründe “kağıt, kurşun ve basımevi kokusuyla” abisiyle birlikte topluma kazandırdıkları eserler unutulmayacak…
7 Kasım 1980’de katledildi İlhan Erdost. 12 Eylül faşist darbesinin hemen ardından yasaklanacak, yok edilecekler listesindeydi. Ödediği ağır bedel ve kısacık ömründe “kağıt, kurşun ve basımevi kokusuyla” abisiyle birlikte topluma kazandırdıkları eserler unutulmayacak…
1960’lı yıllar, tüm dünyada mücadelenin güçlendiği, eşitlik ve özgürlük rüzgarlarının estiği bir dönemdir. Bu mücadeleden etkilenen abi Muzaffer Erdost 1965 yılında marksist klasikleri yayınlamak için Sol Yayınları’nı kurar. Daha sonra kardeşi İlhan Erdost da yayınevinde çalışmaya başlar. Bilimsel sosyalizmin sesini duyurmak isteyen Erdost kardeşler, kurdukları yayınevi ile marksist klasikleri Türkçe’ye kazandırırlar. Böylece ‘60 ve ‘70’li yılların yükselen devrimci mücadelesine, bu mücadelenin taşıyıcı olan kuşaklara, işçilere, emekçilere, gençlere, aydınlara paha biçilmez bir hizmet verirler.
Yükselen devrimci kitle mücadelesinin önünü kesmek için 12 Mart 1971 darbesi geldiğinde abi Muzaffer Erdost tutsak edilir. İlhan yayınevinin işlerini tek başına üstlenir. Yaşanan zorbalık günlerinde sadece insanlar tutsak edilmez. Örgütlenme hakkı gasp edilir, yayınevleri kapatılır, gazeteler ve marksist klasikler yasaklanır.
1974 yılında tutsaklığı biten Muzaffer Erdost ile İlhan kaldıkları yerden omuz omuza mücadeleye devam ederler. Gözaltı, baskı, tehdit ve yasaklamalara rağmen yılmadan basım işlerini sürdürürler. 12 Eylül kanlı darbesinden sonra İlhan Erdost ağabeyi Muzaffer Erdost ile birlikte gözaltına alınır. Mamak zindanına götürülürler. Onları gözaltına alan eli kanlı faşist astsubay Şükrü Bağ’ın verdiği emirle dört er tarafından gözaltı aracında saatlerce işkence görürler. Cezaevi girişinde devam eden ağır işkenceler sonucunda İlhan Erdost onurla sürdüğü yaşamına gözlerini kapar.
Katledildiği bilgisini hem avukatı hem mücadele dostu olan Halit Çelenk alır. Mamak Cezaevi’ne giden Halit Çelenk işkencenin kanıtı olan düğmeleri tamamen kopmuş kanlı paltosu ile eşini bulamadıkları tek ayakkabısını alır. İlhan’ın katledilişinin ardından bilindik yargılama süreci başlar. Katil cunta işkenceci dört er ve bir astsubaya göstermelik cezalar verir.
İlhan Erdost inandığı sosyalizm mücadelesinin en şanlı gününde, Büyük Ekim Devrimi’nin yıldönümünde yaşamını yitirdi. Bu topraklarda gelişen mücadeleye kılavuzluk edecek kitapları basmak, dağıtmak, devrim mücadelesini güçlendirmek ve var olan birikimi daha ileri taşımak demekti. İlhan Erdost yaptığı çalışmalarla, bastığı kitaplarla devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşayacak. Ve anısı hiç unutulmayacak.
(Emekçi bir ailenin çocuğu olan İlhan Erdost 1944 yılında Tokat Artova’da doğmuştu. Yoksulluk nedeniyle okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmış, daha sonra ağabeyi Muzaffer Erdost’un yanına Ankara’ya gelmişti. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni çalıştığı için bitiremedi. Katledildiğinde 36 yaşında iki çocuk babasıydı.)



