“Sınıfa karşı sınıf” bakışının güçlendirilmesi ve fabrikalarda mücadeleye yön vermesi, işçi sınıfının bu bakış üzerinden yeniden ayağa kalkışını örgütlemek temel sorumluluk olmalıdır. Ekonomik-sosyal yıkımın faturası ancak fabrikalardan, üretim birimlerinden başlayarak birleşik ve kitlesel bir mücadeleyle püskürtülebilir.
Saray iktidarının harabeye dönmüş ülke ekonomisi üzerine “olumlu” söylemleri devam ediyor. Ülkeyi yalan ve boş vaatle yönetmede pek hünerli olan AKP, toplumun derin bir yoksulluk ve sefalet içine sürüklendiği şu günlerde, “ekonominin iyiye gittiği” propagandası yapıyor. Tüm saray takımı, bakanı, bürokratı aynı nakaratları tekrarlıyor. Orta Vadeli Program adı altında uygulanan işçi düşmanı saldırılardan bu kapsamda övgüyle söz ediliyor, kararlılık vurguları yineleniyor. Milli gelirde yaşanan artış, kişi başı düşen gelir, bütçe açığının kapanması vb. söylemler de çizilmeye çalışılan “olumlu” tablonun dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.
Son toplanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu, aynı vurguları ve ortaya konulan programın “başarılarını” ifade ettikten sonra, 2026-2028 döneminde de kararlılıkla aynı adımların atılacağını duyurdu. Yapılan açıklamada şunlar ifade edildi: “OVP (2026-2028) döneminde de enflasyonla mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek ve mali disiplinden taviz vermeyeceğiz. Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ekonomide elde ettiğimiz kazanımların kalıcılığını sağlamak amacıyla katma değerli yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı desteklemeye, iş ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik adımlar atmaya devam edeceğiz.”
Ekonomik yıkımın tüm faturasının işçi ve emekçilere çıkartıldığı bir dönemden geçiyoruz. Sermayeye verilen her türlü teşvik ve vergi affının yanı sıra uygulanan emek düşmanı saldırılar çalışma ve yaşam koşullarını çekilemez hale getirmiş bulunuyor. Ücretler düşüyor, çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşıyor. Enflasyon karşısında eriyen ücretler ve sefalet zamları dayatması, kitlelerin temel insani ihtiyaçlardan bile giderek uzaklaşmasına yol açıyor. Emekçilerin sırtındaki vergi yükü artıyor. OVP olarak ifade edilen ekonomi programının temelini bu oluşturuyor: Çok çalışan, az kazanan, temel sosyal haklardan yoksun, açlık düzeyinde yaşamlar sayesinde, “iş ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik adımlar” atarak kapitalistlerin kâr oranlarını korumak!
Şu ana kadar uygulanan programın yarattığı yıkım toplumun geniş kesimlerini derinden etkilemeye devam ediyor. “Sıkı mali politika” olarak ifade edilenlerin, yakın zamanda kamu işçilerine ve emekçilerine sefalet zamlarının dayatılması anlamına geldiği biliniyor. Enflasyon konusunda hedefler sürekli ertelenirken, TÜİK’in yalan rakamları üzerinden manipülasyon yapılıyor. İşsizlik artıyor. Bütçe açıkları kapatılamıyor. Kısacası sıklıkla “fedakârlık” çağrıları eşliğinde hayata geçirilen ekonomik ve sosyal saldırılar orta yerde duruyor ve büyük bir arsızlıkla “başarı” olarak sunuluyor. Önümüzdeki dönemde bu saldırıların “kararlılıkla devam edeceği” ilan edilmiş bulunuyor.
Sefalet ücretleri, sosyal hak gaspları, artan vergi soygunu, işten atmalar, baskı ve yasaklar, örgütlenmenin önündeki engeller vb. işçi sınıfı için önümüzdeki dönemin temel gündemleri ve mücadele başlıkları olmaya devam edecek.
İşçi sınıfı krizin faturasına karşı, OVP olarak gündeme getirilen ekonomik-sosyal saldırılara karşı birleşmeli, kararlı bir karşı koyuşu örgütlemelidir.
“Sınıfa karşı sınıf” bakışının güçlendirilmesi ve fabrikalarda mücadeleye yön vermesi, işçi sınıfının bu bakış üzerinden yeniden ayağa kalkışını örgütlemek temel sorumluluk olmalıdır. Ekonomik-sosyal yıkımın faturası ancak fabrikalardan, üretim birimlerinden başlayarak birleşik ve kitlesel bir mücadeleyle püskürtülebilir.