İşgal, grev, direniş!

Greif işçileri, grev hakkını sınırlayan-engelleyen yasaları ve sendikal bürokrasi engelini aştılar. Saldırılara ve yalnızlaştırma çabalarına rağmen 60 gün süren dişe diş bir mücadelenin yaratıcısı oldular. Bu gücü sahip oldukları devrimci önderlikten, tabana dayalı örgütlülüklerinden ve işçi demokrasisinden aldılar.

Devrimci işçilerin öncülüğünde örgütlenen Greif işçileri Amerikan tekelinin ve sendika ağalarının dayatmalarını reddettiler. Taleplerini elde etmek için fiili grev gerçekleştirerek fabrikayı işgal ettiler.

Greif işçileri işgal eylemlerini başlattıklarında nasıl bir işe kalkıştıklarını çok iyi biliyorlardı. Bu bilinç ve kararlılıkla sermaye, devlet, sendikal bürokrasi ve siyasal uzantılarının her türlü saldırılarına göğüs gerdiler.

Sınırları aşan direniş

Greif işgali tek başına ortaya koyduğu hedef ve iddialarıyla değil, taban inisiyatifine dayalı örgütlülüğü, açığa çıkardığı işçi demokrasisi vb. açısından da “sınırları aşan”, “olmaz” denileni başaran bir direniş oldu. Greif işçilerinin attıkları her adım tepeden tırnağa bilinçli ve örgütlüydü. İlk açıklamalarında bu tutum bütün açıklığıyla yer alıyordu:

“Biliyoruz, birileri bu yaptığımıza cahil cesareti diyecektir. Kavel işçilerine de öyle demişlerdi: ‘Aklınızı mı kaçırdınız siz?’ Ama hayır, elli bir sene evvel Kavel Kablo işçileri ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Evet belki tozlu kanun kitaplarında yoktu GREV sözcüğü bile. Ama bizim anayasamızda, sınıf mücadelesinin yasalarında vardı.”
Greif’in gücü
12 Eylül sonrası gerçekleşen işçi ve emekçi eylemleri hep bir sınıra gelip takılıyordu. Greif işçileri, grev hakkını sınırlayan-engelleyen yasaları ve sendikal bürokrasi engelini aştılar. Saldırılara ve yalnızlaştırma çabalarına rağmen 60 gün süren dişe diş bir mücadelenin yaratıcısı oldular. Bu gücü sahip oldukları devrimci önderlikten, tabana dayalı örgütlülüklerinden ve işçi demokrasisinden aldılar.

Sendika fabrika zemininde inşa edildi

Tepeden tırnağa örgütlü bir işçi eylemi olan Greif işgali, devrimci sendikal anlayışın ne olduğunu ortaya koyan önemli bir örnek oldu. Fabrika komitesi ve bölüm komitelerine dayalı örgütlenmeyle tüm işçiler sürecin parçası haline geldiler. “Söz, yetki, karar” hakkını sendika ağalarından alarak gerçek anlamına kavuşturdular. Böylece işçilerin gerçek çıkarlarını gözeten kararlar alındı ve hayata geçirildi. Tüm bu adımlarla sendika, bir grup bürokratın işgal ettiği tabelalı yapı olmaktan çıkarıldı ve fabrika zeminine taşındı.

Taban inisiyatifine dayalı sendikal örgütlenme geleneksel sendikal bürokrasinin de sonu demekti. Sarı ve turuncu renkleriyle bürokratik sendikal kastın Greif işgaline açık ve örtülü saldırısının arkasında bu vardı. DİSK’te temsil edilen bürokratik kast başta olmak üzere tabana dayalı işçi inisiyatifinin gelişmesinde sonlarını görenler, Greif direnişini başarısızlığa mahkûm etmek için ellerinden geleni yaptılar.

Greif işgalinin yolundan geleceği kazanmaya!

Greif işgali kendinden önceki mücadele deneyim ve birikimlerine yaslanarak sınıf mücadelesine önemli değerler kattı. İşçi sınıfının sermayeye karşı her mücadelesinin politik ve tüm saldırıların sınıfsal olduğunun altını bir kere daha kalınca çizdi. Sınıfa karşı sınıf tutumu Greif işgaline başından sonuna kadar hakimdi. Fabrika işgalini duyuran açıklamada bu tutum tüm açıklığıyla yer alıyordu:
“Bizim alınterimizden çaldıkları, kardeş halkların üzerine ölüm olup yağıyor. Parçası oldukları haksız ve kirli savaşlarla, emperyalist çıkarlar uğruna hizmet ettikleri işgallerle milyonlarca insanı felakete sürüklüyorlar. Biz işçiler ise tek bir İŞGAL tanıyoruz, o da sırtımızdan geçinenlerin özel mülkiyetine saplanan fabrika işgalleridir. Bir tek haklı SAVAŞ biliyoruz, o da köleliği sona erdirmek için verdiğimiz sınıf savaşıdır.”

Greif işgalinin çağrısına kulak vererek sınıf savaşını büyütme, her fabrikayı sermaye düzenine karşı bir mevziye çevirme görevi bizi bekliyor.