“Siyaset yapmayın” diyenlerin siyaseti…

“Deprem bir doğal afet ancak bu boyutlarda bir yıkım olarak yaşanması, bugüne kadar sürdürülen yağma ve talan siyasetinin sonucudur. Siyasal bir enkazın hesabı ise, siyaset alanına çıkılarak sorulabilir.”

Deprem felaketinin ilk günlerinden itibaren sıklıkla başvurulan iki söylem var. Birisi “milli birlik ve beraberlik”, diğeri ise “acılar üzerinden siyaset yapmayın”… Görüldüğü kadarıyla toplumun bir kesiminde bir etki alanı da bulan, AKP iktidarının sıklıkla yinelediği cümleler bunlar. Peki kime söyleniyor bunlar, üstüne basa basa kime telkin ediliyor? Neredeyse her açıklamanın bir kenarına iliştirmekle ne hedefleniyor?

Bu sözler, ülkede yaşanan tüm felaketlerin çok yönlü sonuçlarını doğrudan yaşayan işçi ve emekçi kitlelere söyleniyor. Evet, kapitalist düzenin siyasal temsilcileri, bu sömürü ve rant üzerine kurulu düzenin toplu kırıma uğrattığı insanlara ikide bir çıkıp “siyaset yapmayın” diyerek, kendi siyasetlerini yürütüyorlar. Böylece depremin faciaya dönüşmesindeki kendi siyasal rollerinin hesabını kimse sormasın istiyorlar. Kendi siyasetlerine boyun eğmemizi, rıza göstermemizi ve eklemlenmemizi bekliyorlar.
“Milli birlik ve beraberlik” söylemine gelince… Bu söylemin sermaye düzeninin ve bu düzen adına ülkeyi yönetenlerin, işçi ve emekçileri aldatmak, bilinçlerini bulandırmak ve siyasal söylemlerinin dolgu malzemesi yapmak dışında bir amacı bulunmuyor.

Acıyı ve yıkımı yaşayanlar, sömürüyü, baskı ve zorbalığı her an hissedenler ile bunun sorumlularının ne tür bir birliği kurulabilir?
Ülke tarihinin en büyük felaketlerinden birisini yaşıyoruz. On binlerce insanımızı kapitalist düzenin yarattığı enkazın altında yitirdik. Öncesinde bile bile alınmayan önlemlerin ortaya çıkarttığı büyük yıkım, sonrasında insan canını hiçe sayan kapitalist düzen siyasetinin bir sonucu olarak insan kırımına yol açtı. Bu siyaset, sağ kurtulanları ise açlık, soğuk, hastalık vb. ile baş başa bıraktı. Şu sıralarda ise yaşanan yıkımın nasıl fırsata çevrileceğinin tartışmaları yapılıyor.

Yaşanan tablo, bu düzenin ve yirmi yıldır iktidar koltuğunda oturan AKP zihniyetinin doğrudan sonucudur. Tüm deprem yıkımlarında, madenci katliamlarında aynı tablo karşımıza çıkıyor. Sermayenin gerici-faşist iktidarının ülkeyi yönetme biçimi, işçi ve emekçilere reva gördüğü son budur. Onca yıkımın ve acının ardından arsızca siyasal ve ekonomik rant devşirme çabasına girecek kadar insanlık düşmanı bir yaklaşım sergilenmektedir. Bunun bir hesabı olmalıdır.

“Acı üzerinden siyaset yapmayın” söyleminin sahipleri, gerçeklerin üzerini örtmek, vermeleri gereken hesaptan kaçınmak ve kurdukları düzenlerinin sorunsuz işlemesini sağlamak istiyorlar. Deprem bir doğal afet ancak bu boyutlarda bir yıkım olarak yaşanması, bugüne kadar sürdürülen yağma ve talan siyasetinin sonucudur. Siyasal bir enkazın hesabı ise, siyaset alanına çıkılarak sorulabilir. Dolayısıyla bu hesabı sormak, işçi sınıfı ve emekçilerin siyaset sahnesine örgütlü bir güç olarak çıkmalarıyla, kapitalist düzeni ve ürettiği tüm kötülükleri cepheden karşılarına almalarıyla başarılabilir. İşçi sınıfı siyaset yapmalı, burjuva siyasetinin etkisinden kurtulmalı ve yaşanan bütün acıların hesabını sormalıdır!