“Tek çıkış yolu işçilerin örgütlenmesidir”

DEV TEKSTİL Sendikası İstanbul Temsilcisi Okan Karaçam ile yaşanan deprem ve depremin işçi sınıfına etkileri üzerine konuştuk…

Bir süredir deprem bölgesindeydiniz. Depremin bölge işçi sınıfına etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Antep, Maraş ve Anktakya illerinde bir dizi işçi ile görüştük, toplantılar gerçekleştirdik. Bölgede büyük bir yıkım yaşandı. Bu yıkımdan elbette en çok işçi ve emekçiler etkilendi. Televizyonlarda yardım şovlarına katılan kapitalistler ise depremi fırsata çevirmeye çalışıyorlar.

İnsanlar enkaz başında bir umutla beklerken, atılan mesajlarla işçilerin fabrikaya gelmesini sağlamaya çalıştı sermeyadarlar. Görüştüğümüz tekstil işçisi arkadaşlardan biri, 17 akrabasını kaybetmesine ve evi ağır hasarlı olmasına rağmen çalışmaya nasıl zorlandığını anlattı. Çuval fabrikasında çalışan bir başka işçinin evi yıkılmıştı. Ailesini şehir dışına çıkarttıktan sonra barınma sorunu olmasına rağmen geri dönmek zorunda kaldı. Yanımızda getirdiğimiz çadırı verdik. Kendisi bu çadırı gidip fabrikaya kurayım diyordu. Bunları sadece örnek olarak veriyoruz. Bir çok işçi bu durumda.

Yaşanan yıkıma rağmen sadece çarklarının dönmesiyle ilgilendikleri açık. Peki açılan fabrikalar güvenli mi?

Antep ve Maraş illeri tekstil işkolunda önemli bir yer tutuyor. Maraş ülkedeki pamuk ipliği üretiminin yüzde 55’ini gerçekleştiriyor. Ancak buradaki birçok fabrika yıkılmış veya ağır hasarlı.

Bu bölgede bulunan Merinos, Zeki Mensucat, Gür İplik, Günsan, Şireci Tekstil gibi fabrikaların binaları hasarlı, hatta bir kısmı ağır hasarlı olmasına rağmen işçiler çalışmaya zorlandılar. Bunu sözde yardımda bulunacağız diyerek, birkaç bin lira verme sözüyle de birleştirdiler. Ancak hemen anlaşıldı ki, bu sözde yardımlar işçilerden taksit taksit kesilmek üzere veriliyordu.

Bölgede ilan edilen OHAL ile sözde işten atmalar yasaklandı, Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasına geçildi. Bu arada sendikal faaliyetlere de kısıtlama getirildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sermaye devleti işçi ve emekçilerin yardımına koşmak yerine, daha enkaz altında binlerce insan varken sermayenin imdadına yetişti. 10 ili kapsayacak şekilde Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasına geçildi. Biz bunun ne anlama geldiğini pandemi döneminden biliyoruz. İşçi sınıfı burada büyük bir saldırıyla karşı karşıya. AKP-MHP iktidarı pandemide olduğu gibi depremin ardından da işçileri günlük 133 liraya mahkûm ediyor. İşten atma yasağı ise sadece bir aldatmaca. 200 bin işçinin tazminatsız işten çıkartıldığı pandemi döneminden biliyoruz ki; Kod 29 ve başka bahanelerle işçilerin işlerine son verilecek.

Deprem önlemleri ile sendikal faaliyetlerin, toplu sözleşme hakkının kısıtlanmasının ne ilişkisi olabilir ki? Devlet her zaman olduğu gibi sermaye sınıfına felaketi fırsata çevirmesi için çanak tutuyor. Enkazın altındaki on binlerce insanı kendi kaderiyle başbaşa bırakanlardan başka bir şey de beklenemez.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Tek çıkış yolu işçilerin örgütlenmesidir. Bizlerin yaşamlarını alt üst eden sermaye iktidarına karşı mücadeleyi büyütmeliyiz. DEV TEKSTİL olarak bütün çabamız bunun içindir. Bu saldırıları püskürtmek için herkesi mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.