Evet, üzerimize çöken yirmi yıllık AKP enkazını kaldırıp tarihin çöplüğüne atacağız. Çektirdiği her çilenin, yaptığı her zulmün hesabını soracağız. Ama kimse onun suç ortaklarını da aynı politikaları uygulamaya devam etmek isteyenleri de unutacağımızı düşünmesin.
Türkiye’de neo-liberal politikalar kuşkusuz AKP ile başlamadı. Hatta onun hemen öncesinde Ecevit Hükümeti döneminde IMF memuru Kemal Derviş doğrudan bu politikaların uygulayıcısı olarak atanmıştı. Derviş’le birlikte girilen hızlı dönüşüm yöneliminin de bir sonucu olarak 2001 krizi patladı. Ortaya çıkardığı siyasal tabloda AKP dümene geçmiş oldu.
Her ne kadar Derviş üzerinden uygulanmak istenen ekonomik politikalara karşı ciddi bir tepki olsa da AKP’nin yaptığı özünde Derviş’in düzlediği yolda bu politikaları sürdürmek oldu. AKP dönemi ile birlikte ekonominin dümenine geçen isim ise, uluslararası sermaye çevrelerinin yere göğe sığdıramadığı Ali Babacan’dı.
Zaman içinde Erdoğan tarafından kenara itilen, AKP ile yolları ayrılan Babacan’ın ise bugün nerede durduğunu biliyoruz. Ülkeyi AKP belasından kurtarmak istediğini iddia eden koalisyonun bir parçası bu zât-ı muhterem. Ama sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarına bağlılığında en ufak bir değişim emaresi bulunmuyor. Tam da bu yüzden her fırsatta kendi dönemini “AKP’nin altın çağı” olarak anlatıp dururken, felaketin kendilerinden sonraki sürecin ürünü olduğunu iddia edip duruyor.
Elbette Babacan ve onun gibileri kendilerini uluslararası sermayeye pazarlarken, onlara sadakâtlerini yinelerken, AKP’yi gözden çıkarmış çevrelere bu şekilde seslenebilirler. Bu eşyanın doğası gereğidir. Ama bu ülkenin işçisi ve emekçisi için AKP’nin yirmi yıllık dönemi bir bütündür. Ve bu neo-liberal yıkımın baş sorumluları arasında bu zât-ı muhteremin kendisi de özel bir yer tutmaktadır.
Bugün oturduğu masa ise bize, o masanın da AKP’nin ekonomik politikaları dışında bir şey yapmaya niyeti olmadığını, Türkiye işçi sınıfının alınterini uluslararası sermayeye peşkeş çekmekten başka bir şey düşünmediğini gösteriyor.
Evet, üzerimize çöken yirmi yıllık AKP enkazını kaldırıp tarihin çöplüğüne atacağız. Çektirdiği her çilenin, yaptığı her zulmün hesabını soracağız. Ama kimse onun suç ortaklarını da aynı politikaları uygulamaya devam etmek isteyenleri de unutacağımızı düşünmesin. Kimse bizi AKP’den kurtulurken kapitalist sistemi restore etmek için giriştikleri kavganın piyonu olarak görmeye kalkmasın.
İşçi sınıfının sorunu emperyalist-kapitalist sömürü düzeninin kendisiyledir. Onun politikaları ile karşısına çıkan her kim olursa olsun, AKP ile aynı sonu yaşamaktan kurtulamayacaktır.