Bana arkadaşını söyle…

Altılı Masa’nın bileşenlerinin kimler olduğuna bakıldığında, AKP-MHP ittifakı karşısında işçi ve emekçilerden yana bir alternatifi oluşturmadıklarını görmek bir zorluk taşımıyor.

Düzen muhalefeti kurulan “Altılı Masa” ile sermaye düzeninin dümenine geçmek niyetinde. Şimdiye kadar olan adımları ile kendilerinin uluslararası ve yerli sermaye için ne kadar iyi bir tercih olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar.

Altılı Masa’nın bileşenlerinin kimler olduğuna bakıldığında, AKP-MHP ittifakı karşısında işçi ve emekçilerden yana bir alternatifi oluşturmadıklarını görmek bir zorluk taşımıyor.

Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu son kez konuştuğu grup toplantısında, “birlikte yürüdüğüm arkadaşlarım” dediği ittifakın parti liderlerine övgüler düzdü. CHP grubunda bu liderleri tanımayan kimse var mıdır bilmiyoruz ama biz o kişileri gayet iyi tanıyor ve hatırlıyoruz.

Söz konusu konuşmada çok “mert” bir insandır diye anılan İP’in başkanı Meral Akşener’i, faili meçhul cinayetlerin, kontrgerilla- JİTEM operasyonlarının yaşandığı ‘90’lı yılların İçişleri Bakanı ve bir takım tetikçilerle haşır-neşir bir siyasetçi olarak hatırlıyoruz mesela. Alaattin Çakıcı’nın yakalanmaması için yerini değiştirmesini sağladığına dair ses kasetleri, Çatlı ile fotoğrafı hala hafızalarımızda.

Gülen’i övdüğü konuşmalar da yaptı, yolu Erdoğan’la da kesişti. Yıllarca MHP’de milletvekilliği yaptı. 2015’te milletvekili adayı olamadı, MHP’den ayrıldı. ‘90’lı yıllardan bugüne gericilikten beslenen Meral Akşener, bugün kurtarıcı olarak lanse ediliyor.
Kılıçdaroğlu’nun bir “bilge” olarak takdim ettiği SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, yıllarca Milli Selamet, Refah, Fazilet, Saadet gibi dinci partilerin temel kadroları arasında yer aldı. Sivas Katliamı esnasında Sivas Belediye Başkanı’ydı. Kalabalık güruh tarafından “Mücahit Temel” sloganlarıyla karşılandığı, kalabalığa ithafen, “Bir defa şöyle bir Fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el Fatiha diyelim”, “Gazanız mübarek olsun” dediği basında yer aldı. Yıllar sonra bu haberler sorulduğunda, “Hatırlamıyorum. Kalabalığı teskin etmek için yaptım!” demekle kaldı.

Ahmet Davutoğlu yıllarca AKP’nin “ideolog” kadroları arasında yer aldı. Dışişleri Bakanı ve Başbakan oldu. 10 Ekim katliamı yaşandığında halen başbakanlık koltuğundaydı. AKP’nin kanlı Ortadoğu politikasının mimarlarındandı. Bu dönemde BOP ile emperyalistlere hizmetten geri durmadı. “Suriye’yle ilgili hiçbir pişmanlığım yoktur!” diyebildi.

Ali Babacan da yıllarca AKP’nin temel kadroları arasında yer aldı. Ekonomi Bakanlığı yaptı. İşçi sınıfı en büyük hak kayıplarını bu dönemde yaşadı. Kılıçdaroğlu’nun ekonomiyi emanet edeceği söylenen Babacan hala aynı politikaları savunmakta, bakanlık yaptığı dönemi ülkenin altın yılları olarak sunmakta.

DP Başkanı Gültekin Uysal ise diğerleri kadar uzun bir siyasal geçmişi olmasa da 2012’de yaptığı konuşma ile kendisini ele veriyor: “Vatan hasretiyle yaşayan Sayın Fethullah Gülen’e de bu ülkeyi yeniden özgürce yaşayabilecekleri vatan yapabilecek, onların hukuklarını koruyabilecek tek parti biziz.” diyor.

İşte Altılı Masa’yla bizlere sunulan alternatifin temel yapıtaşları… Ya Kılıçdaroğlu! Eee boşuna dememiş atalarımız: “Bana arkadaşlarını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”!