İttifakların ekonomik programı işçi sınıfına ne vaat ediyor?

“Oy atarak AKP ve Erdoğan’dan kurtulmak belki mümkün. Ama AKP’yi de yaratan bu sömürü düzeninden kurtulmak için çok daha fazlası gerekiyor. Bunun için işçi ve emekçiler seçimlere bel bağlamak yerine kendi güçlerine yaslanmalıdırlar. Bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçiler ne kazanmışlarsa, fabrikalarda, işyerlerinde, meydanlarda mücadele ederek kazanmışlardır. Bugün de yapılması gereken budur.”

Tarihinin en derin ekonomik ve siyasi krizlerinden birinin yaşandığı bir dönemde ülke seçimlere gidiyor. Tüm düzen partileri vaatlerini açıklıyorlar. İşçi ve emekçilerin yıllardır biriken ve derinleşen sorunlarına çözüm önerilerini sunuyorlar. Milyonların en büyük sorunlarının başında ise ekonomi geliyor. Seçimler “Cumhur” ve “Millet” ittifakları arasında geçecek. Peki, bu ittifaklar bizlere ekonomi konusunda ne vaatlerde bulunuyorlar?

AKP döneminde “yatırım” adı altında devasa yolsuzluklar yaşandı. Ekonominin her alanında büyük bir soygun ağı örüldü. Devletin imkanlarıyla Erdoğan ve şürekâsı ile birlikte özellikle seçilmiş bazı müteahhitler büyük bir servetin sahibi oldular. Koç Holding gibi tekelci sermaye grupları kârlarına kârlar kattılar. Hiç olmadığı kadar büyüdüler. Sonuçta gelir eşitsizliği arttı. Milyonlar yoksulluk ve açlık girdabına sürüklendi. Asgari ücret ortalama ücret haline geldi. Ağır çalışma koşulları, esnek ve düşük ücretlere dayalı bir çalışma rejimi inşa edildi. İşsizlik görülmedik ölçülerde büyüdü. Hal böyleyken, sanki bunları gerçekleştiren başka bir iktidarmış gibi davranıyorlar. AKP’nin “Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi”nde, bölüşümde adaletten, emeğin milli gelirden aldığı payın artmasından, işsizlik ve enflasyonun geriletilmesinden bahsediliyor. İktidarın yüzsüzlüğü insana bir kez daha pes dedirtiyor.

Bize alternatifi olarak sunulan Millet İttifakı da iktidarda olmamanın getirdiği rahatlıkla birçok vaatlerde bulunuyor. Altılı Masa’nın programının ekonomi başlığı 250 maddeden oluşuyor.

Programda biz işçi ve emekçiler için kulağa hoş gelecek birçok vaat yer alsa da temel sorunlarımızın nasıl ve hangi kaynaklarla çözüleceğine dair inandırıcı hiçbir öneri bulunmuyor. İçeriğini anlamak için birkaç maddeye bakmak yeterli.

Uzun uzun, “tahsilat oranları yükseltilerek kayıt dışılığın azaltılması”ndan, “kamuda lüks, gösteriş, israf ve savurganlığa son verilmesi”nden bahsediliyor.

Oysa vergi kaçırmanın sermaye sınıfının temel zenginleşme kaynaklarından biri olduğu, modern burjuva ülkelerde dahi sistemin buna dayandığı biliniyor. AKP’nin ifrata vardırdığı gösteriş ve israfa son verilmesi elbette gerekli ve mümkündür. Ama asıl israfın kapitalist üretimin kendi doğasından geldiğini Millet İttifakı’nın pek gözde ekonomistleri bilmiyor olamazlar.

Altılı Masa bize “Devletin iktisadi alandaki müteşebbis rolünü asgari düzeyde tutmayı” vaat ediyor. Yani özelleştirmelere karşı değiliz demek oluyor bu.

“… kredilerin etkin şekilde yapılandırılabilmesi ve şirketlerin ekonomik varlık olarak yaşayabilmeleri için gerekli kanuni düzenlemeleri yapacağız. Sermaye piyasasının toplam finansman içindeki payını arttıracağız.” deniliyor. Bunun, AKP’nin sermayeye bol teşvikli, düşük faizli krediler verilmesi yaklaşımından hiçbir farkı yoktur. Millet İttifakı AKP’nin bu konuda da ekonomik programını aynen sürdürmeyi vaat ediyor. Bu kredilerin yükü bütçeye eklenecek, yani yeni vergiler olarak bizlere dönecektir.

“Bireysel emeklilik sistemi, özel sağlık ve hayat sigortalarının yaygınlaştırılmasını destekleyeceğiz.” AKP döneminde sağlık ve emeklilik hakları önemli saldırı başlıklarından oldu. Bu alanlar piyasaya açılarak sermaye için yeni kâr kapısı haline getirildi. Millet İttifakı da aynı politikayı sürdürmeyi vaat ediyor.

“İşsizlikle mücadelede en etkin yöntem, ekonomide güven ve istikrar ortamını tesis ederek yatırımları ve büyümeyi arttırmaktır.” Oysa işsizliğin esas kaynağı sistemin “daha çok kâr”a ve anarşik üretime dayalı yapısıdır. Kâr hırsıyla üretim maliyetlerini düşürme politikası sürdüğü sürece, yatırım alanlarının artırılmasının işsizliğe esaslı bir etkisi olamaz. Üstelik her yeni yatırım alanı istihdamın büyümesi anlamına gelmez. Türkiye’deki işsizlik sorunu öyle üç-beş fabrikanın açılmasıyla çözülecek türden değildir.
Örnekler çoğaltılabilir ama gereksiz. Burada görülmesi gereken, Millet İttifakı’nın ekonomi adına vaat ettiklerinin AKP’nin ekonomik programından esaslı bir farkının bulunmadığıdır. Bunda da şaşılacak bir şey yoktur.

Türkiye kapitalizmi ‘80’lerden bu yana neo-liberal politikaları hayata geçiriyor. Emperyalizme göbekten bağımlı, sıcak para girişine dayalı bir ekonomi programı sürdürülüyor. Bunun bizlere yansıması, ağır ve sağlıksız çalışma koşulları, düşük ücretler, esnek ve güvencesiz çalışma ve artan işsizliktir. Altılı Masa’nın programında, asgari ücretin insanca yaşanabilir düzeye getirilmesi, grev yasaklarının kaldırılması, sendikal barajların kaldırılması, taşeronluğun kaldırılması, işsizlik sigortasının işçiler lehine kullanılması vb. maddelerin hiçbiri yer almamaktadır. Çünkü onlar süslü vaatlerle ağzımıza bir parmak bal çalarken, aslında sermaye sınıfının temel ihtiyaçlarını esas alan bir yerden dünyaya bakıyorlar.

Altılı Masa’nın muhtemel ekonomi kurmayı Ali Babacan basına verdiği demeçte “Şapkadan tavşan çıkartmayacağız, çıkartanlara da inanmayın” diyor. Evet, şapkadan çıkan bizlere daha fazla sömürü ve yoksulluk, sermaye sınıfına ise daha fazla kâr olacaktır.
Bu gerçekleri ortaya koyduğumuzda, yirmi yıllık AKP iktidarından haklı olarak bunalan işçilerin bir kısmı elbette bize kızıyor. Ama biz gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Oy atarak AKP ve Erdoğan’dan kurtulmak belki mümkün. Ama AKP’yi de yaratan bu sömürü düzeninden kurtulmak için çok daha fazlası gerekiyor. Bunun için işçi ve emekçiler seçimlere bel bağlamak yerine kendi güçlerine yaslanmalıdırlar. Bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçiler ne kazanmışlarsa, fabrikalarda, işyerlerinde, meydanlarda mücadele ederek kazanmışlardır. Bugün de yapılması gereken budur.