AKP iktidara geldiği tarihten itibaren kesintisiz “emek karşıtı bir program” uyguladı. Kazanılmış hakların baskılanmasına, ücretlerin reel olarak gerilemesine ve örgütsüzlüğün yaygınlaştırılmasına dayanan politikalar, yoksullaşmanın derinleşmesi ile sonuçlandı. Söylemi ne olursa olsun AKP, emeğe saldırı politikalarında hep tutarlı ve kararlı oldu. AKP iktidarı boyunca Türkiye ekonomisi küresel rekabette yer kapma hevesiyle büyürken işçi sınıfı ve emekçilerin bu büyümeden aldığı pay ise her geçen gün biraz daha küçüldü.
20 yıllık AKP iktidarının işçi sınıfı cephesinde yarattığı tablonun özeti; düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yaygınlaşan esnek ve güvencesiz çalışma, artan baskı ve yasaklar, sendikaların kötürümleştirilmesi, emeğin değersizleşmesi ve sömürünün alabildiğince katmerlenmesidir. AKP, iktidara geldiği ilk andan itibaren sermaye sınıfının 1980’den beri uygulamaya çalıştığı neo-liberal programın sadık bir takipçisi olmuştur. Özal’lı yıllarla uygulanmaya başlanan bu politikalar AKP tarafından bugünkü sonuçlarına vardırılmıştır. Özelleştirmelere hız verilmiş, kamu işletmelerinin sermayeye peşkeş çekilmesi süreci büyük ölçüde tamamlanmış, güvencesiz ve esnek çalışma yaygınlaştırılmış, işgücünün değeri düşürülerek ülke ucuz işgücü cenneti haline getirilmiştir.
AKP iktidara geldiği tarihten itibaren kesintisiz “emek karşıtı bir program” uyguladı. Kazanılmış hakların baskılanmasına, ücretlerin reel olarak gerilemesine ve örgütsüzlüğün yaygınlaştırılmasına dayanan politikalar, yoksullaşmanın derinleşmesi ile sonuçlandı. Söylemi ne olursa olsun AKP, emeğe saldırı politikalarında hep tutarlı ve kararlı oldu. AKP iktidarı boyunca Türkiye ekonomisi küresel rekabette yer kapma hevesiyle büyürken işçi sınıfı ve emekçilerin bu büyümeden aldığı pay ise her geçen gün biraz daha küçüldü.
Asgari ücret genel ücret uygulamasına dönüştü
Bugün Türkiye’de işçilerin yarısından çoğu asgari ücrete mahkûm edilmiştir. 2002’de ortalama ücretler asgari ücretin yaklaşık üç katına yakınken bugün asgari ücret ortalama ücret olmuştur neredeyse. AKP’nin saray rejimiyle güç kazanması ile işçilerin ücretlerinin asgari ücrete daha fazla yaklaşması arasında doğru bir orantı vardır. 2012-2020 yılları arasında TÜİK verilerine göre enflasyon %137 artarken, ücretler %67 oranında artmış. Bu tablo emek sömürüsünün son yıllarda daha da hızlanarak arttığını ve her yıl daha fazla işçinin ücretinin asgari ücret seviyesine geldiğini gösteriyor.
Emek sömürüsünün yoğunlaşarak arttığı yılların aynı zamanda AKP’nin baskı ve şiddetini arttırdığı yıllar olması tesadüf değildir. Aynı süreçte sermayenin toplam gelirden aldığı payın hızlı bir artış göstermesi de tesadüf değildir. TÜSİAD, MÜSİAD gibi sermaye örgütlerine bağlı sermayedarların kârları yaklaşık 4 katına çıkmıştır. AKP zaman zaman sermaye temsilcileriyle kavga ediyor görüntüsü verse de gerçekte bütün kapitalistler adına sömürü düzeninin dümeninde bulunmaktadır.
Güvencesiz, esnek çalışma ve taşeronlaştırma yaygınlaştırıldı
AKP bu 20 yılda sınıfa dönük saldırılarına 4857 Sayılı İş Kanunu’nu çıkararak başlamıştır. Çıkartılan yeni iş yasasıyla birlikte, 12 Eylül karanlığında bile hayata geçirilemeyen saldırılar sırasıyla gerçekleşmiştir. “Geçici İş İlişkisi”, “Kısmi Süreli İş Sözleşmesi”, “Çağrı Üzerine Çalışma”, “İş Zamanı Denkleştirilmesi”, “Telafi Çalışması”, “Fazla Çalışmada Ücret Ödenmesinin Sınırlandırılması” ve “İş Güvencesi”ne ilişkin eski yasada var olan hükümlerin daraltılması yeni iş yasasının belli başlı düzenlemeleridir. Bu durum sonrasında birçok işkolunda esnek ve güvencesiz çalışmayı alabildiğince yaygınlaştırmıştır. Kamuda ve özel sektörde aynı işi yapan farklı taşeron firmalarda çalışan milyonlar vardır. Buna ek olarak da İşkur’u sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenleyen AKP “kullan-at” işçiliği yaygınlaştırdı. İşe iade davalarında yapılan değişiklikle 6-12 aylık tazminat, 4-8 aya düşürüldü.
30 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti
Çalışmanın esnekleştirilmesi, taşeronlara bölünmesi, sömürünün artmasına ve kuralsızlığın yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Alınmayan basit iş güvenliği önlemleri yüzünden yaklaşık 30 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Bunlardan en fazla bilineni 2014’te Soma’da yaşanan faciayla 301 madencinin katledilmesidir. İhmaller, denetimsizlikler AKP iktidarı boyunca ayyuka çıkarken, Erdoğan tarafından yapılan “Güzel öldüler”, “Bu işin fıtratında var”, “Kader” gibi açıklamalarla bu cinayetler normalleştirilmeye çalışılmıştır.
Özelleştirmelerle sermaye ihya oldu
Özal-ANAP döneminde başlayan özelleştirme saldırısı, AKP iktidarı döneminde hız kazandı. Öyle ki özelleştirmelerin %86’sı AKP döneminde gerçekleşmiştir. Özelleştirmeler KİT’lerde çalışan kamu işçilerinin güvencesiz ve daha ağır koşullara maruz kalmasına yol açmıştır. Öte yandan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanların ticarileşmesini ve kamu hizmetlerinin taşeron sistemi yoluyla yapılması da AKP’nin uygulamaya çalıştığı politikalardan biri olmuştur. AKP döneminde SEKA, TEKEL, Kardemir, İsdemir, PETKİM, TÜPRAŞ, Telekom, TÜGSAŞ (Gübre fabrikaları), Et Balık, Sümer Holding, Petrol Ofisi gibi temel işletmeler sermayeye peşkeş çekilmiştir.
Baskı ve yasaklar arttı, hak arama mücadelesi bastırıldı
AKP iktidarı Türkiye kapitalizminin dizginsiz, kuralsız ve orman kanunlarının geçerli olduğu bir dönemini temsil ediyor. Çürümüş kapitalizmin çürümüş iktidarı olarak AKP yalnız sermaye düzeninin toplamına hizmet etmekle kalmadı, 20 yıllık iktidarı boyunca kendine bağlı özel bir sermaye grubu da yarattı. Onun sınıf düşmanı kimliği, işçi sınıfının eylem ve mücadelesine duyduğu kin biraz da buradan geliyor. 20 yıl boyunca baskı ve yasakları artırdı. Gerici ve şoven politikaları körükledi. Dini, kitleleri gerçek sorunlarından uzaklaştırmanın, insanları birbirine düşman kılmanın aracı olarak kullandı. Yoksulluk batağına düşürdüğü milyonları sosyal yardımlara muhtaç edip biat kültürünü yerleştirdi.
Bugünkü ucuz ve kuralsız sömürü rejimini adım adım böyle inşa etti. İşçi sınıfı olarak bu iktidardan hesap sormalı, onu tarihin çöplüğüne göndermeliyiz. Ancak unutulmamalıdır ki AKP iktidarı kapitalist sistemin öz çocuğudur. İşçi sınıfı AKP’den bir hesap soracaksa, bu ancak sermaye sınıfına karşı bir mücadeleyle başarılabilir.