Bir uyanış hikayesi…

Filmin hikayesi bir boya fabrikasında yaşananlar üzerinden şekillense de dönemin ruhu filme bir bütün olarak yansımıştır. Filmdeki her bir karakter dönemin koşullarındaki iç çelişki ve çatışmaları ile birlikte sınıfsal kimliklerin dışavurumudur. Bu yüzden çekimi üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen film, sadece Türkiye’de politik işçi sinemasının ilk örneği olarak anılmamakta, aynı zamanda toplumsal gerçekçiliğin beyazperdeye yansıyan en iyi örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.

1960’lı yıllar Türkiye’de işçi sınıfının uyanış yıllarıdır. Bu yıllarda bir yandan sol ve sosyalist düşünce geniş toplumsal kesimlere nüfuz ederken, diğer yandan yoğunlaşan sömürü ilişkileri içinde işçi sınıfı harekete geçmeye, hakkını aramaya başlar.

“Karanlıkta Uyananlar”, bu koşullarda sabah gün doğmadan uyanıp fabrikanın yolunu tutan işçilerin hikayesi ile kölece sömürü ilişkilerine karşı uyanan işçi sınıfının hikayesini aynı mercek altında birleştirir. Toplumsal hayatta ağırlığını her geçen gün daha fazla hissettirmeye başlayan, sonrası günlerde gücünü gösterecek olan işçi sınıfının hikayesi ilk kez beyazperdeye yansır, “Karanlıkta Uyananlar” ile… Dahası, fabrikada nasıl sömürüldüğünden öte o sömürü koşulları karşısında işçi sınıfının uyanışının hikayesidir film. Henüz Kavel işçilerinin onurlu mücadelesi sayesinde grevin yasal bir hak haline gelmesi tazeliğini korurken, grev filmin senaryosunun ana öğesidir.

Böyle bir film çekmek dönemin koşulları içinde hiç de kolay olmamıştır. Filmin senaryosunu yazan Vedat Türkali, uzun zaman filmi çekmek için elini taşın altına koyacak yapımcı bulamaz. Senaryoyu götürdüğü yapımcılardan bir kısmı “İşçiden, grevden başka işleyecek konu mu yok?” diyerek geri çevirir Türkali’yi…

Ama uyanan işçi sınıfının yanında olan, sanatıyla sınıf mücadelesini birleştirmeyi geri çevirmeyen sanatçılar da vardır. Bu sayede sırf “Karanlıkta Uyananlar”ı çekmek için bir şirket kurulur. Ethem Göreç’in yönetmenliğini yaptığı, Fikret Hakan, Beklan Algan, Ayla Algan ve Kenan Pars gibi oyuncuların başrolünde oynadığı bu film çekilir. Beklan Algan ve Ayla Algan ailevi imkanlarını kullanarak filmin bütçesinin tamamlanmasını sağlarlar. Fikret Hakan ise ücretinin filmin hasılatından ödenmesi teklifi karşısında böyle bir filmin çekiminde hiçbir koşulda ücret almayacağı yanıtını verir. Filmde işçi rolünde oynayanların tamamı gerçekten fabrika işçisidir. Bu yanıyla “Karanlıkta Uyananlar” sadece işçi sınıfının kollektif bilincinin hikayesi değil, aynı zamanda onun kollektif eyleminin de ürünüdür.

Filmin hikayesi bir boya fabrikasında yaşananlar üzerinden şekillense de dönemin ruhu filme bir bütün olarak yansımıştır. Filmdeki her bir karakter dönemin koşullarındaki iç çelişki ve çatışmaları ile birlikte sınıfsal kimliklerin dışavurumudur. Bu yüzden çekimi üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen film, sadece Türkiye’de politik işçi sinemasının ilk örneği olarak anılmamakta, aynı zamanda toplumsal gerçekçiliğin beyazperdeye yansıyan en iyi örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.

Bugünden baktığımızda, filmin bu başarısı hiç de yabancı olmadığımız bir tepki ile karşılaşmıştır. Birçok kez sansüre uğrayan film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de gösterim listesinden çıkarılmak istenir. Faşistler tarafından filmin gösteriminin yapıldığı salonlar taşlandığı için filmin gösterimini yapacak salon bulmak neredeyse mümkün olmaktan çıkar. Ama “Karanlıkta Uyananlar” tüm baskı ve engellemelere rağmen işçi sınıfının hikayesini anlatan bir başyapıt olarak bugüne kalmayı başarır.

Başta geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz filmin oyuncularından Ayla Algan olmak üzere uyanışı ile böyle bir filmin ilham kaynağı olan dönemin işçi sınıfını ve onun uyanışının hikayesini bizlere taşıyan filmin emektarlarını, sinema emekçilerini saygıyla anıyoruz. Tüm okurlarımızı bu önemli yapıtı izlemeye davet ediyoruz.