Vardık, varız, var olacağız!..

Yaşamın yarısından kavganın yarısına, işçi kadınlar hep vardı ve var olmaya devam edecektir…

“Tarihsel yenilgi”lerinin ardından kadınlar hep adımladılar özgürlük ve eşitliğe giden yolu…

Kimi zaman ayaklanmaların en ön saflarında, kimi zaman da savaşların orta yerinde kıyıma, yıkıma, yoksulluğa karşı dimdik…

İşçi ve emekçi kadınların mücadelesinin simgesi olan 8 Mart, kapitalist düzenin çifte sömürüsüne karşı dalgalanan bir bayraktır. “Oy hakkı!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “8 saatlik işgünü!” talepleriyle yapılan grev ve direnişlerden bugüne uzanan bir mücadele köprüsüdür.

Büyük bedeller pahasına Amerika’dan, Avrupa’dan, Rusya’dan, dünyanın dört bir yanından yükselmiştir kadın işçilerin “ekmek ve gül”, “ekmek ve barış” talepleri.

8 Mart tarihini yaratanlar, sömürü, savaş ve ayrımcılık düzenine karşı ayağa kalkan, sermayenin diktatörlüğüne karşı erkek sınıf kardeşleriyle omuz omuza örgütlü mücadele yolunu tutan işçi kadınlardır. Bu yüzden 8 Mart sınıf mücadelesinin tarihsel mirasıdır. Ve tam da bundan dolayı “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim!” demektir.

Kadınlara bahşedilmiş herhangi bir gün değil, işçi ve emekçi kadınların kanı ve canı pahasına yürüttükleri mücadelelere atfedilmiş bir gündür 8 Mart. 1910 yılında toplanan Komünist Enternasyonal’e bağlı II. Uluslararası Kadınlar Konferansı ile 1921 yılında Moskova’da gerçekleşen III. Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda, 8 Mart’ın işçi ve emekçi kadınlara ait bir mücadele günü olduğu ortaya konulmuştur.

Yaşamın yarısından kavganın yarısına, işçi kadınlar hep vardı ve var olmaya devam edecektir…