Dünden bugüne Türkiye’de 1 Mayıs

Tarihsel ve sınıfsal kökeniyle 1 Mayıslar, bu topraklarda iki uzlaşmaz sınıfın karşı karşıya geldiği, bütün toplumsal kesimlerin taraflaştığı, militan eylemlere, yasaklara ve kanlı katliamlara tanıklık eden bir kavga günüdür. Tüm baskılara, yasaklara ve katliamlara rağmen 1 Mayıs iradesi ezilememiş, sınıfın ve toplumun hafızası silinememiştir. Ve asla silinemeyecektir.

Bu topraklarda 1 Mayıslar Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana kutlanıyor. Ve daha en başından başlayan yasaklara, giderek kanlı katliamlara rağmen yüz yılı aşkındır işçi sınıfı ve emekçiler salonlarda, meydanlarda, alanlarda istek ve özlemlerini haykırıyorlar. Bu büyük günde iki sınıf karşı karşıya geliyor. Bir tarafta ezilenler, üretenler… Öbür tarafta yağmacılar, sömürücüler, her türden bezirgân takımı…

İlk 1 Mayıs

Çeşitli kaynaklarda 1905’te İzmir’de, II. Meşrutiyet’in hemen ardından 1909’da ve 1910’da Selanik’te 1 Mayıs kutlamalarının yapıldığı söylense de ilk 1 Mayıs kutlamasının 1911’de Selanik’te yapıldığı kabul edilir. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarındaki Selanik önemli bir liman kenti. Bu nedenle nispeten güçlü bir sınıf hareketi ve bununla bağlantılı olarak sosyalist hareket gelişiyor. Bu yüzden ilk 1 Mayıs’ın burada kutlanması şaşırtıcı değil.

1912’de de İstanbul’da kutlanan 1 Mayıs’ın ardından 1913’te 1 Mayıs yasaklanıyor. Yasaklamalara rağmen emperyalist işgal yıllarında ve cumhuriyetin ilk yıllarında 1 Mayıslar değişik etkinliklerle kutlanıyor.

1921’de işgal altındaki İstanbul’da tersane işçileri (Şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi) ve tramvay şirketi işçileri 1 Mayıs’ı kutluyor.

1923’te ise İstanbul’da tütün işçileri, askeri fabrika ve demiryolu işçileri, fırıncılar, tramvay, telefon, tünel, gazhane işçileri “Yabancı şirketlere el konulsun!”, “Sekiz saatlik işgünü!”, “Hafta tatili”, “Serbest sendika ve grev hakkı!”, “1 Mayıs tatil ilan edilsin!” talepleriyle 1 Mayıs’ta sokağa çıkıyorlar.

Yasaklarla boğulmak istenen 1 Mayıs

Cumhuriyet Türkiye’sinde 1 Mayıs 1924’de tekrar yasaklanıyor. 1925 yılında ise Takrir-i Sükûn ile bu yasak kalıcı hale getiriliyor. Genç cumhuriyet daha en başında işçi hareketini, komünistleri ve Kürtleri hedefe alıyor. Tutuklamalar, gözaltılar, yasaklar peşi sıra geliyor. Sendikalar dağıtılıyor, işçi sınıfının kazanılmış hakları elinden alınıyor. Sınıf mücadelesinin sembol günlerinden biri olan 1 Mayıs da bu yasaklardan payına düşeni alıyor.

1935’te 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” ilan edilerek bir tatil gününe dönüştürülmek isteniyor. Böylece sınıfsal anlamı gölgelenmeye çalışılıyor.

1925’te yasaklanmasından 1976 yılına dek Türkiye’de 1 Mayıslar sokaklarda kutlanamıyor. Üstelik 1960’lardan itibaren yükselen sınıf hareketine ve hareketin dişe diş bir mücadele ile elde ettiği önemli kazanımlara rağmen.

1 Mayıs yeniden doğuyor

1 Mayıslar, Kemalist rejimin 1925’te yasak getirmesinin üzerinden 50 yıl geçtikten sonra ilk kez 1976’da tekrar alanlarda kutlanmaya başlanır. Bunda 1974 devrimci yükselişi temel bir rol oynar.

1977’de 500 bin işçi ve emekçinin katıldığı Taksim 1 Mayıs’ı 37 emekçinin katledilmesiyle sonuçlanan kanlı bir provokasyona sahne olur. Dünyada burjuvazi 8 saatlik iş günü mücadelesini bastırmak için nasıl kanlı katliamlara başvurduysa, Türkiye’de de 1977’de Taksim’de sınıf mücadelesinin gelişimi kanlı bir katliamla boğulmak istenir. Onlarca insanın can verdiği bu kanlı saldırıya rağmen ‘78 1 Mayıs’ı da görkemli kutlamalara sahne olur.

1978 sonunda Maraş katliamı sonrası sıkıyönetim ilan edilir ve 1 Mayıs yine engellenmeye çalışılır. Buna rağmen ‘79 yılında binler yine de alanlara çıkarlar.

12 Eylül faşist askeri darbesi tüm gösteri ve yürüyüşlerle birlikte 1 Mayıs’ı da yasaklar. 1980’lerin sonuna doğru hareketlenen işçi hareketinin etkisiyle ‘88 ve ‘89’yıllarında Taksim’de eylemler gerçekleştirilir. Sermaye devleti bu eylemleri yine baskı ve saldırılarla engellemeye çalışır. ‘89 1 Mayıs’ında Mehmet Akif Dalcı öldürülür. 1996 yılına kadar devrimcilerin ve ilerici sendikaların çabalarıyla 1 Mayıslar çeşitli eylem ve gösterilere sahne olur. 1990 yılında Taksim civarındaki gösteriler sırasında İTÜ öğrencisi Gülay Beceren polis tarafından vurulur. Bu yıl işyerlerinde ve bölgelerde yaygın eylemler gerçekleşir. ’91 yılında darbe sonrasının ilk izinli mitingi İzmir’de gerçekleşirken İstanbul’da Taksim civarında yine gösteriler olur. ’92 ile ’96 arasında 1 Mayıs mitinglerine genel olarak izin verilmeye başlansa da katılımın engellenmesi için baskı politikaları devam eder.

1996’da Kadıköy’de 1 Mayıs tekrar kana bulanır, üç devrimci (Hasan Albayrak, Yalçın Levent ve Dursun Odabaş) katledilir. Eylemde gözaltına alınanlardan biri olan Akın Reçber gördüğü işkencenin ardından ciğerlerinin harap olması nedeniyle hayatını kaybeder. 1996’dan 2005’e kadar Kadıköy’de de 1 Mayıs kutlamaları yasaklanır. 1 Mayıslar devrimciler tarafından çukur diye nitelendirilen Abide-i Hürriyet Meydanı’na hapsedilmeye çalışılır.

Taksim 1 Mayıs alanıdır!

2005 ile birlikte 1 Mayıslar, Taksim’i kazanma mücadelesiyle ayrı bir önem kazandı. Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun çabaları ve ilerici sendikaların bu yönlü tutumlarıyla 1 Mayıs kutlamasının Taksim’de yapılması yeniden gündemleşir. 2007’de basınç altında kalan DİSK’in de açıktan çağrı yapmasıyla birleşik, kitlesel, militan bir mücadeleye dönüşür. 2009 yılında 1 Mayıs tatil ilan edildi ve Taksim Meydanı pazarlık sonucu sınırlı sayıda insana sembolik olarak açıldı. 2010 yılında ise yasakların kırılmasıyla kitlesel kutlamaya açıldı. Üç yıllık soluklu, kararlı ve militan bir mücadeleyle Taksim kazanıldı.

Ancak AKP’nin dümeninde olduğu sermaye iktidarı 1 Mayıslara karşı tahammülsüzlüğünü 2013 yılında ortaya koydu. “Yayalaştırma Projesi” gerekçesiyle, Taksim Meydanı yine emekçilere kapatıldı.

1 Mayıs’ın güçlü muhtevası

Türkiye’de 1 Mayıslar işçi sınıfının kendi gücünü yasaklara karşı ortaya koyma mücadelesi üzerinden gösterir. 50 yıllık yasağın ardından devrimci yükseliş döneminde yeniden kutlanmaya başlanması, Taksim üzerinden süregiden irade savaşları, sermaye düzeninin bugünü kanla boğma girişimleri, yalnız işçilerin değil tüm toplumsal kesimlerin 1 Mayıs’ta kendi talepleriyle alanlara çıkması gibi özellikler taşır.

İşçi sınıfının sadece ekonomik ve sendikal taleplerini değil, siyasal gelişmelere dair sözünü de söylediği bir gündür 1 Mayıs. Bu yanı ile emeğin kurtuluş mücadelesine, devrim ve sosyalizme aittir. Dilden dile dolaşan, her kesimden hemen herkesin bildiği, dünyada bir benzeri olmayan 1 Mayıs Marşı’nın varlığı ya da 2011 Taksim 1 Mayısı’nın Küba’dan sonra dünyadaki en kitlesel 1 Mayıs olması gibi örnekler de bugünün Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için önemini göstermektedir.

Tarihsel ve sınıfsal kökeniyle 1 Mayıslar, bu topraklarda iki uzlaşmaz sınıfın karşı karşıya geldiği, bütün toplumsal kesimlerin taraflaştığı, militan eylemlere, yasaklara ve kanlı katliamlara tanıklık eden bir kavga günüdür. Tüm baskılara, yasaklara ve katliamlara rağmen 1 Mayıs iradesi ezilememiş, sınıfın ve toplumun hafızası silinememiştir. Ve asla silinemeyecektir.