“1 Mayıs bizim için dinlenme günü değil mücadele ve birlik günüdür. Bu sebeple 1 Mayıs’ı geçmiş bir bayram günü gibi görmemeli, 2 Mayıs’tan itibaren örgütlülüğümüzü güçlendirmeli, sendika bürokrasisiyle mücadele etmeli, gelecek 1 Mayıs’ı ve Taksim iradesini bugünden örmeye başlamalıyız. Yaşasın 1 Mayıs!”
Uzun bir aradan sonra DİSK ve KESK’in Taksim çağrısıyla geçmiş yıllara oranla daha bir heyecanlı bekledik 1 Mayıs gününü. Taksim iradesi gösteremeyeceklerini içten içe bilmekle beraber başka bir adrese çağrı yapılmaması yine de “bir umut” dedirtti bize.
DİSK ve beraberindeki grupların Saraçhane’den; KESK, devrimci sendika ve siyasetlerin Beşiktaş’tan olmak üzere iki koldan Taksim Meydanı’na yürüme kararı elbette haftalar süren toplantılar sonucu alınmış bir karardı.
30 Nisan’da tekrar yasaklama açıklamaları yapılması üzerine; zaten sürüden ayrılma hissine kapılıp pişman olan KESK dümeni doğruca Saraçhane’ye kırdı. Akşam saatlerinde burada toplanacaklarını ve buradan Taksim’e yürüyecekleri yalanını söyledi. Yalandı, çünkü DİSK’in ve CHP’nin yedeğine düşeceklerini ve oradan Taksim’e yürüme iradesinin çıkmayacağını bal gibi biliyorlardı. Böylece DİSK, KESK ve onlarla hareket edenler kitlelerini ve diğer işçi emekçileri Saraçhane’ye hapsetmiş oldu.
CHP’nin ardından DİSK de eylemin bittiğine dair bir konuşma yapıp programı bitirdiğini açıkladı. Saraçhane’den Taksim’e yürümek için orada DİSK ve KESK’in çağrısına cevap veren işçi ve emekçiler hayal kırıklığına uğradılar, kandırıldılar.
Yüzünü Taksim’e dönenler, “Taksim 1 Mayıs alanıdır” diyenler iki yüzlü güruhtan yollarını ayırdı ve 1 Mayıs’ta çıkabildiği her alandan Taksim’e doğru yürüdü. Azgınca saldıran kolluk kuvvetlerinden yılmadı. Gözaltılardan kurtulanlar tekrar başka alanlardan pankartlarını açtılar ve sloganlarla Taksim’e doğru yürüyüşe geçtiler.
Adında devrimci ibaresinin geçtiği DİSK ise bugün Taksim iradesinin önünde engel yaratan, örgütlülüğü zorlaştırıcı bürokrasi işleyişine sahne olan bir kurum haline geldi. Bugün işçilerin ihtiyacı olan bu kast sistemini alaşağı etmek, sendikalarına sahip çıkarak bürokrasiyi yıkmaktır. İşte o zaman işçiler ve emekçiler öz örgütleri olan sendikaların arkasında gerçek bir Taksim iradesi gösterebilir. Hukuksuz yasaklamaları tanımayıp coşkulu sloganlarla barikatları yıkıp geçebilir, Taksim iradesine sahip çıkabilir.
1 Mayıs bizim için dinlenme günü değil mücadele ve birlik günüdür. Bu sebeple 1 Mayıs’ı geçmiş bir bayram günü gibi görmemeli, 2 Mayıs’tan itibaren örgütlülüğümüzü güçlendirmeli, sendika bürokrasisiyle mücadele etmeli, gelecek 1 Mayıs’ı ve Taksim iradesini bugünden örmeye başlamalıyız. Yaşasın 1 Mayıs!