AKP işçi ve emekçilerle dalga geçiyor!

“Sefaletin sefaletini yaşayan milyonlar birleşmeli, krizin faturasına karşı mücadelesini güçlendirmeli, haklarına ve geleceğine sahip çıkmalıdır. Ötesi boyunlarımızdaki zincirin biraz daha kalınlaşması anlamına gelecek.”

Saray iktidarının Orta Vadeli Program olarak tanımladığı ekonomik yıkım adımları birer birer atılıyor. İşçi ve emekçilere ağır bir fatura çıkaran, yoksulluk, sefalet ve kölece çalışma koşullarını katmerleyen adımlar toplumun geniş kesimlerinde büyük bir öfke ve tepkiye neden oluyor. Ancak bu tepki açığa çıkmakta, krizin faturasını reddeden bir mücadeleye evrilmekte zorlanıyor.

Hal böyle olunca saray iktidarı, bu iktidarın ekonomi bakanı ve kimi kurumlarının başındaki zatlar daha da pervasızlaşıyorlar. Yaptıkları açıklamalarla işçi ve emekçilerle adeta dalga geçiyorlar. Mehmet Şimşek Endonezya ve Filipinler gibi ülkelerle kıyaslama yaparak “Türkiye’de asgari ücret düşük değil” diyor. TÜİK’in başındaki kişi enflasyonun yüzde 75 olması ile yüzde 45 olması arasında bir fark olmadığını beyan ediyor. Kısacası yalan, manipülasyon ve çarpıtılmış verilerle toplumu “ikna” edebileceklerini düşünüyorlar.

İşçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını “maliyet hesabı” olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. 22 yıllık iktidarları boyunca asgari ücrete yaptıkları zamlara işaret ederken, alım gücü açısından asgari ücretin yıldan yıla eridiği gerçeğini yok sayıyorlar. Ya da “milli gelir” söz konusu olduğunda, kapitalist patronların payı sürekli artarken işçi ve emekçilerin payının düşmesi gerçeğine hiç dokunmuyorlar. TÜİK’in yalan rakamları üzerinden enflasyon hesabı yapıp ücret belirleyenler, “asgari ücret artarsa enflasyon da artar” propagandası yapıyorlar. Asgari ücret artmadığı halde suya, elektriğe, gaza gelen fahiş zamları ise ağızlarına bile almıyorlar.

Tüm bunlar da yetmiyor. Şimdi de işçi ve emekçilerin boynunda zaten kalın bir zincir olarak duran vergileri artırmayı hedefliyorlar. Mehmet Şimşek, “vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmayacağız” diyor. Peki  nereden başlayacaklar dersiniz? Hani şu memleketin kanını, iliğini emerek kâr rekorları kıran ancak milyarlarca vergi borçları bir gecede silinen şirketler de bu vergilendirilmemiş alana giriyor mu? Ya da halihazırda büyük bir bölümü işçi ve emekçilerden toplanan dolaylı-dolaysız vergileri hibe olarak aktardığınız holdinglere dair nasıl bir adım atacaksınız?

Tüm bunlar yanıtı bilinen sorular. Mesele bu hoyratlık karşısında işçi ve emekçilerin “Artık yeter!” demesinde düğümleniyor. Sefaletin sefaletini yaşayan milyonlar birleşmeli, krizin faturasına karşı mücadelesini güçlendirmeli, haklarına ve geleceğine sahip çıkmalıdır. Ötesi boyunlarımızdaki zincirin biraz daha kalınlaşması anlamına gelecek.