Ülkenin kısa bir özeti!

İşçi ve emekçileri aldatmak, bilinçlerini bulandırmak ve sömürü düzenine eklemlemek için kullanılan ne varsa artık yük olarak görülüyor. Çıplak baskı ve zorbalık yaşamı daha çok belirliyor. Sokakta röportaj verdiği için tutuklanan genç, sendikalı olduğu için işten atılan ve direnişi seçtiği için kolluk tarafından yerlerde sürüklenen işçi, meclis kürsüsünde konuşurken yumruklanan milletvekili bize ülkenin kısa bir özetini veriyor.

Anayasa Mahkemesi’nin milletvekili seçilen Can Atalay için verdiği ihlal kararı bir kez daha yok sayıldı. Bu kez mecliste gerçekleşen yumruklu kavga eşliğinde, canlı yayında ve tüm ülkenin gözleri önünde…

Güya “milletin demokratik yöntemlerle seçilmiş milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı” vardı. Ancak konu Saray iktidarının çıkarları olunca her şeyin bir kenara bırakılabileceği gibi o da zorbalıkla engellendi.

Ne yapıp edip hedeflerine ulaşmaya çalışan AKP-MHP iktidarı için ikna yöntemi işe yaramazsa baskı ve zorbalık devreye girer, sıradan işleyiş dahi bir kenara bırakılabilir. Yasa, hukuk sadece kendi işine geldiğinde kullanılabilir bir araçtır. Çıkarlar yasalarla çatışıyorsa yok sayılabilir, çiğnenebilir hatta meclis kürsüsünü ringe bile çevirebilirsiniz. O yasalar ki temelde sermaye düzeninin çıkar ve ihtiyaçları için yazılmış, bu düzenin ayakta kalması için sıralanmış maddelerden oluşuyor. Ancak kriz ve bunalım o kadar derin ki sermaye düzeninin yönetim koltuğunda oturan gerici saray rejimine bol geliyor. Şu sıralar Anayasa Mahkemesi kararlarına ya da bu kararın uygulanması için mecliste yapılan oturumlara yansıyan gerçek budur. Anayasal hakkını kullanarak sendikalı olan işçinin karşısına dikilen kolluk ile Anayasa kararının uygulanmasını isteyen bir milletvekilinin karşısına yumruklarla çıkan milletvekillerinin varlığı bize AKP-MHP iktidarının ayakta kalabilmek için baskı, zorbalık politikalarından başka bir aracı kalmadığını gösteriyor.

Kapitalist sömürü düzeninin perdesi olan anayasa/yasalar, güya demokrasinin tecelli ettiği seçimler üzerinden oluşan TBMM üzerine çok fazla söz söylenebilir. İşçi ve emekçiler açısından bunların ne anlama geldiğinin altı çizilebilir. Bu kurumların sömürü ve soygun üzerine kurulu kapitalist düzende “kutsal” olduğu propagandası yapılan, demokrasi, insan hakları, eşitlik gibi bol bol tekrarlanan cümlelerin güvencesi olduğu ifade edilir. İşçi ve emekçiler bu cümlelerle avutulmaya çalışılır. Ama AKP-MHP iktidarının attığı adımlar çok fazla söz söylemeyi gerektirmiyor. Çünkü bu düzenin yaldızları birer birer dökülüyor. İşçi ve emekçileri aldatmak, bilinçlerini bulandırmak ve sömürü düzenine eklemlemek için kullanılan ne varsa artık yük olarak görülüyor. Çıplak baskı ve zorbalık yaşamı daha çok belirliyor. Sokakta röportaj verdiği için tutuklanan genç, sendikalı olduğu için işten atılan ve direnişi seçtiği için kolluk tarafından yerlerde sürüklenen işçi, meclis kürsüsünde konuşurken yumruklanan milletvekili bize ülkenin kısa bir özetini veriyor.