“Polonez işçileri kazanırsa işçi sınıfı kazanır!”

Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya ile Polonez Direnişi üzerine konuştuk:

Polonez fabrikası işçileri 2 ayı aşkındır karşı karşıya kaldıkları saldırılara rağmen kararlı bir direniş ortaya koyuyorlar… Gelinen aşamayı ve direniş süreci boyunca yaşananları anlatır mısınız?

Her direnişte mutlaka bir giriş, gelişme ve sonuç vardır. Polonez Direnişi şu esnada sonuç aşamasına yaklaştı. Direnişe geçiş aşamasına doğru işçilerle yaptığımız gerek bire bir gerek toplu görüşmelerde mücadele etme kararlılığını belirttiler ve Polonez’deki sendikal mücadelemiz böyle başladı.

Devlet, direnişleri en kolay nasıl bastırabilirim diye düşünüyor ve kolluğu devreye sokuyor. Zira Çatalca’nın köylerinde yaşayan insanlardan oluşan Polonez işçilerini böylece bastırabileceklerini düşünüyorlardı. Biber gazıyla ve fiziksel saldırılarla sindirilmeye çalışan işçiler, fabrikanın içerisinde birbiri ile iletişim dahi kurmayan insanların aslında kendi yol arkadaşları olduğunu süreç içerisinde anladılar ve esas düşmanlarının patron sınıfı ve yöneticiler olduğunu gördüler.

Öyle ki Çatalca Emniyet Müdürü “Ben size adli işlem yaparsam çocuklarınız zeki de olsa ileride iş bulamaz” diyerek yasada hiçbir karşılığı olmayan, tehditkâr bir üslup kullandı. Oysa ki Polonez direnişçileri çocukları ile tehdit edildiği gün, bu mücadeleyi esas olarak aileleri ve çocukları için verdiklerini zaten biliyorlardı. Bu sebeple bu hamleleri de ters tepti, buradan da bir şey elde edemediler.

Çevik Kuvvet ve Güvenlik Şube polisleri işçilerin arasında ve yakınında gezinerek aynı şekilde kendi aralarında sohbet eder gibi gözükerek işçilerin gözünü korkutacak tarzda konuşmalar yapıyorlar. Biz bunlara da her gördüğümüz yerde sözlü müdahalede bulunuyoruz. İçlerinde “Biz de sizin yanınızdayız” diyenler de var ama böyle davranmayı sürdürdükleri sürece, anayasal hakkını kullanan işçilere şiddet uyguladıkları müddetçe işçilerin değil patronların yanındalar.

Polonez işçileri, iki ayı aşkın bir süredir hiç geri adım atmadı. Bu direniş azmi ve kararlılığı nereden geliyor?

Polonez işçilerinde yıllardır sindirilmişlik, psikolojik şiddete ve mobbinge uğramaları ve bugüne dek ses çıkartamamışlıklarından gelen bir birikmişlik var. Bu birikmişlikle birlikte işçiler kapıya çıktıkları zaman özgürleştiler. Bu zamana dek bu yaşadıklarını ve çektiklerini sorguladılar ve meselenin içerisine bilinç de girdiğinde işçinin kendi özgüveni ve kararlılığı öne çıktı.

Eşleri “Artık direnişe gitmeyeceksin” dediğinde, “İstiyorsan boşanırız ama ben mücadeleme devam edeceğim” diyen işçiler var. Zira patron sınıfı tarafından fabrikada en çok sindirilebilir ve sömürülebilir görünen kadınların öncülüğü daha güçlü oldu. Kadınlar mobbinge ve fiziksel, psikolojik, kimi zaman cinsel şiddete ve istismara uğradığında genellikle yakınlarına dahi anlatamaz, susmak zorunda hisseder. Bu sebeple direnişleri de yaşadıkları, sustukları her şeye karşı gerçekleşiyor ve daha güçlü hale geliyorlar.

Polonez direnişinin öğrettikleri üzerinden gazetemiz okurlarına, işçi ve emekçilere ne söylemek istersiniz?

Burada yapılan direniş, sadece Polonez işçilerinin kendi yaşamlarını kurtarmak için verdikleri bir direniş değil. Bu tarz direnişler sınıf hareketinin geleceğine dönük yol gösterici mücadelelerdir. Nasıl kazanılabileceği konusunda öğretici mücadelelerdir. İşten atılan 146 işçinin neredeyse tamamı, başka fabrikalarda iş bulup çalışmaya devam edebilirlerdi. Ama bunu yapmadılar, kolayı tercih etmediler, zoru tercih ettiler. Çünkü başka bir fabrikada da Polonez’de yaşadıkları sorun ve sıkıntıların hepsini tekrar yaşayacaklardı. İşte bunun bilinciyle hareket ediliyor ve Polonez direnişi kazandığı zaman işçi sınıfının kazanacağını herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor. Emek dostlarına bir çağrımız bunun bilinciyle bu direnişe dört elle sarılınmasıdır.