Haydi mitinge!

Saldırıların daha fazla artacağı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, sınıf eksenli birleşik mücadeleyi inşa etmek için atılan her adım yarını kazanmak için ihtiyaç olanın açığa çıkarılmasına hizmet edecektir. Sermayenin saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı örmek için adımları sıklaştırma, topyekûn direnişi örgütlemek için seferber olma zamanıdır.

Düşük ücretlere, hayat pahalılığına, vergi soygununa, savaş politikalarına karşı 20 Ekim’de İstanbul’da gerçekleştirilecek İşçi Emekçi Mitingi’nin hazırlıkları devam ediyor.

Pandemiyi fırsata çeviren sermaye ve iktidar işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmek için bir dizi adım atmıştı. Bu saldırılara karşı çeşitli eylemler ve fabrikalarda direnişler gerçekleşti. Sinbo ve SML direnişçilerinin çabalarıyla bir araya gelen direnişçiler ve siyasi kurumlar 2021 yılında işçi emekçi mitinginin ilkini gerçekleştirdi. Sınıf ve kitle hareketinin durağan olduğu bir dönemde gerçekleşen ilk miting iktidarın yaratmak istediği korku duvarlarına karşı mevzi direnişlerden yükselen bir yanıt oldu.

***

AKP iktidarı işçi sınıfı ve emekçilere dönük saldırılarını pervasızca sürdürüyor. Şimşek Programı adı altında sunulan saldırılar işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştırdığı gibi, kazanılmış haklarını da yok etmeyi hedefliyor. Bununla da yetinmiyorlar, adeta fabrikaları toplama kamplarına dönüştüren uygulamaları bir bir hayata geçiriyorlar. Anayasayla tanınan haklar başta olmak üzere yasalarla çerçevesi çizilen tüm uygulamalar sermayenin çıkarları doğrultusunda bir paçavraya dönüşmüş durumda. Yasal grev hakkını kullanan işçilerin polis-jandarma saldırısıyla karşı karşıya kalması başta olmak üzere her türlü keyfi saldırı bugünün Türkiye’sinde olağanlaşmış durumda. Tüm bu saldırılara rağmen direnen, emeğine sahip çıkan işçiler, emekçiler, çeşitli toplumsal kesimler mücadelelerine devam ediyor.

Mevzilerden birleşik mücadeleye!

Sermayenin saldırılarını göz önünde bulundurduğumuzda işçi sınıfı ve emekçilerin eylemli tepkisinin zayıf ve cılız olduğunu söyleyebiliriz. Mevzi direnişler biçiminde kendini dışa vuran tepkilerin topyekûn direnişe dönüşmesi için birleşik bir zemine kavuşturulması günün acil ihtiyacıdır. Devrimci-ilerici güçler, mücadeleci sendikalar birleşik mücadele zeminlerini oluşturmak, sınıfın direnme potansiyelini hayata geçirmek için seferber olmalıdır. Aksi her adım, sermayenin saldırılarını daha pervazsız hayata geçirmesine olanak sağlayacaktır.

Saldırılara karşı barikata!

İşçi sınıfının sermaye, devlet, sendikal bürokrasinin çok yönlü kuşatmasıyla hiç olmadığı kadar edilgenleştirildiği, hareketsiz bırakıldığı bir dönemden geçiyoruz. Büyüklükleri ile övünen sendikalar, saldırıları izleme ya da göstermelik tepkiler koymanın ötesine geçmiyorlar. Mevcut gidişatı değiştirmenin yolu sınıfın tabandan birliğini sağlamak, örgütlü bir güç olarak mücadeleye çekmektir. Dördüncüsü gerçekleştirilecek İşçi Emekçi Mitingi de bu ihtiyaca yanıt vermek için atılmış mütevazi bir adımdır. Ön sürecinden, miting gününe ve sonrasına bu çabaya hizmet ettiği ölçüde anlamlı ve işlevli olacaktır.

Miting vesilesiyle ortak çalışmaya konu edilen gündemler bugün devrimci-ilerici kurumların hemen hemen hepsi tarafından benzer içerikte işleniyor. Yürütülen çalışmaları bu yanıyla ortaklaştırmanın, miting sürecini birlikte örgütlemenin önünde herhangi bir engel olmadığını söyleyebiliriz. Bu çağrılara, çabalara, “benmerkezci” vb. yaklaşımlar nedeniyle yanıt verilmemesi, bir nevi sınıf ve kitle hareketinin ihtiyaçlarına yanıt verecek bir politik yaklaşımdan uzaklığın da göstergesidir.

Saldırıların daha fazla artacağı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, sınıf eksenli birleşik mücadeleyi inşa etmek için atılan her adım yarını kazanmak için ihtiyaç olanın açığa çıkarılmasına hizmet edecektir. Sermayenin saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı örmek için adımları sıklaştırma, topyekûn direnişi örgütlemek için seferber olma zamanıdır.