Uyarı grevleriyle sermaye dize getirilemez!

Zengin bir mücadele deneyimi olan VW işçileri taban örgütlülüklerini oluşturabilmiş, ihanet sözleşmesini grev silahını kullanarak parçalayabilmiş olsalardı, bürokrat takımını ve kapitalistleri dize getirebilirlerdi. Ancak bunun için uyarı grevleri yeterli değil. Kapitalistlerin kasalarını dolduran kâr akışının çarklarını kıracak uzun süreli bir grev olmadan onları dize getirmek mümkün değil. VW süreci bu gerçeği bir kez daha göstermiştir.

Volkswagen (VW) tekeli ile IG Metal sendikası, Almanya’nın en önemli toplu sözleşmesini 20 Aralık 2024’te imzaladı. 120 bin otomotiv işçisini ilgilendiren ve diğer TİS’ler için örnek teşkil edecek olan sözleşme, işçilere rağmen imzalandı. Sendika bürokratları ile VW kapitalisti, işçileri hiçe sayarak kapalı kapılar ardında anlaştılar. Noel hazırlığında olan işçiler neye uğradıklarını şaşırdılar. Tepkili olmalarına rağmen sözleşmeyi parçalayıp çöpe atamadılar.

IG Metal bürokratlarının “zafer” diye ilan ettikleri sözleşme, gerçekte VW işçilerinin haklarını gasp etmekten başka bir anlam taşımıyor. Tarihinin en kapsamlı saldırısına imza atan VW halen dünyanın en büyük ikinci otomotiv tekeli. 27 ülkeye yayılan işletmelerinde halen 650 bin işçi çalışıyor. Yıllık kârı on milyarlarca Euro olarak hesaplanıyor. Buna rağmen VW kapitalisti hem işçilerin haklarını gasp etti hem de on binlerce işçiyi işten atmaya hazırlanıyor. Bu saldırıyı şirketin zarar ettiği ve tasarruf yapmak zorunda olduğu kaba yalanına dayandırıyor.

Saldırı adım adım hazırlandı

Metal işçileri nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını biliyorlardı ve mücadele konusunda kararlıydılar. TİS görüşmeleri devam ederken Almanya’nın birçok kentinde uyarı grevleri gerçekleştirdiler. Uzun süreli grev için yapılan oylamada, işçilerin yüzde 98’i greve “evet” dedi. Uyarı grevleri ve yürüyüşlerde işçilerin öfkesi ve mücadele kararlılığı belirgindi.

Sendika bürokratları ve VW yöneticileri işçilerin mücadele kararlılığını gördüler. Saldırı sürecini buna göre hazırladılar. Sendika bürokratları tüm ihanet deneyimlerini kullanırken, VW yöneticileri medyayı da kullanarak “zarardayız, tasarrufa gitmek zorundayız” diye kampanya yürüttüler. İşçilerin mücadele kararlılığını zayıflatmayı hesaplayan sendika bürokratları, “sert” açıklamalarla göz boyamaya çalıştılar.

Sendika, “Bu çatışmayı biz istemedik ancak yönetim kurulu maaş kesintisinde ve yeni perspektifler sunmak yerine işten çıkarmalarda ısrar ederse onu biz sürdüreceğiz. Gerekirse bu, Volkswagen’in tarihinde gördüğü en sert mücadele olacak” açıklamasıyla sözde “kararlılık” gösterisi yaptı.

IG Metall’in TİS müzakere şefi ise şu tür ifadeleri kullandı: “Personeli görmezden gelenler ateşle oynar ve bizler bir kıvılcımı alevlere dönüştürmeyi biliriz!”. IG Metall’in bölge sorumlusu ise, “Her bir istihdam yeri için amansız mücadele edeceğiz. VW üç ay önce aldığı tasarruf kararıyla dükkânı ateşe verdi ve o dükkân şimdi alev alev yanıyor” sözleriyle güya şirketi uyardı.

Tüm bunlar elbette satış sözleşmesine hazırlık amacıyla edilen sözlerdi. Bürokratlar, “mücadelede kararlıyız” demeye gelen sözlerle işçileri oyaladılar. İşçiler mücadelede kararlı ve uzun süreli bir greve hazırdılar. Ancak sendika bürokratlarının ablukasını dağıtamadılar. IG Metal şefleri, uyarı grevleriyle süreci istedikleri kıvama getirip ihanet sözleşmesine imza attılar.

Almanya işçi sınıfı kaybetti

İmzalanan TİS ile sadece otomotiv işçileri değil tüm Almanya işçi sınıfı kaybetti. Zira diğer kapitalistler de bu sözleşmeyi örnek göstermeye hazırlanıyor. 

Elbette sonuç böyle olmak zorunda değildi. Zengin bir mücadele deneyimi olan VW işçileri taban örgütlülüklerini oluşturabilmiş, ihanet sözleşmesini grev silahını kullanarak parçalayabilmiş olsalardı, bürokrat takımını ve kapitalistleri dize getirebilirlerdi. Ancak bunun için uyarı grevleri yeterli değil. Kapitalistlerin kasalarını dolduran kâr akışının çarklarını kıracak uzun süreli bir grev olmadan onları dize getirmek mümkün değil. VW süreci bu gerçeği bir kez daha göstermiştir.