Sefalet ücretlerine mahkûm olmamanın yolu fabrikalarımızda, iş yerlerimizde birlik olmaktan, taban örgütlülüklerimizi kurup, taleplerimizi ortak bir şekilde belirleyip, gerektiği yerde üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan geçmektedir.
Ekonomik krizin işçi ve emekçilere yıkıcı etkileri ağırlaşarak sürüyor. Sermaye iktidarı Orta Vadeli Program’la (OVP) sermayedarların ihtiyaçları doğrultusunda adımlarını sıklaştırıyor. İşçi ve emekçiler için düşük ücretler, vergi artışları, sosyal hak gaspları anlamına gelen politikalar bir bir hayata geçiriliyor. Sermayenin temsilciliğini yapan iktidarın her adımını ne kadar hesaplı attığını ise Erdoğan’ın asgari ücretle ilgili sözleri özetliyor: “Çatlasanız da patlasanız da biz adımlarımızı hesaplayarak atarız. Yine de bizim de içimize sinen tutar değil.”
OVP’yle ortaya konulan yıkım politikaları sonucunda asgari ücrete yalancı TÜİK’in açıkladığı enflasyonun altında bir zam yapıldı. Emekliler gene cep harçlığı olarak değerlendirilebilecek maaşlara mahkûm edildi. Kamu emekçileri de ancak resmi enflasyonu yakalayabildi. Maaşlara yapılan bu zamlar ise kiradan gıdaya, akaryakıttan ulaşıma gelen zamlarla daha cebe girmeden çoktan eriyip gitti.
Şimdi sırada Ocak zamları var. Tek tek fabrikalarda, iş yerlerinde yapılacak ücret zamlarında özellikle asgari ücrete yapılan zam belirleyici olacak. OVP’den güç alan sermayedarlar pek çok fabrika ve iş yerinde asgari ücret zammı oranında ya da çok daha düşük oranda zamlar dayatmaya başladılar. Bu dayatmanın bireysel olarak patronlarla yapılacak pazarlıklarla aşılamayacağı açıktır. Bu tabloyu tersine çevirebilecek tek bir yol var. Bu da işçi sınıfının vereceği örgütlü mücadeledir.
Sefalet ücretlerine mahkûm olmamanın yolu fabrikalarımızda, iş yerlerimizde birlik olmaktan, taban örgütlülüklerimizi kurup, taleplerimizi ortak bir şekilde belirleyip, gerektiği yerde üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan geçmektedir.
Tek tek fabrikalarda, iş yerlerinde verilen mücadeleler çok önemli olmakla birlikte asıl önemli olan mücadelelerin ortaklaştırılması, sanayi havzalarına yayılmasıdır. İşçi sınıfının sermayenin ve onların siyasi temsilcilerinin karşısına bir sınıf olarak çıkmasıdır. Ancak böylesine bir örgütlü güç ve buna dayalı birleşik mücadele sermaye sınıfının ve siyasi iktidarın topyekûn saldırı politikalarını püskürtebilir. İşçi sınıfının mücadele tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.