“Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim” diyen Yaşar Kemal,bundan tam 10 yıl önce 28 Şubat 2015’te aramızdan ayrılana kadar bu birlikteliğin gereğince yaşamıştır.
“Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım.” der Yaşar Kemal ve ekler: “Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.”
Yaşamı da sanatı da işte bu bilinçle şekillenir Yaşar Kemal’in. Kendi ifadesiyle, ne kadar Balzac, Dostoyevski, Gogol ve Çehov varsa o kadar da Köroğlu vardır kökeninde…
Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal 1920’li yıllarda Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite Köyü’nde doğar. Dört-beş yaşlarında babasının elinden kayan bıçakla bir gözünü kaybeder. Yine çocuk yaşında babasının camide bıçaklanarak öldürülmesine şahit olur. Zorlu geçen çocukluk yıllarının ardından eğitim hayatını ortaokulun son yılında terk etmek zorunda kalır. Adana’ya gider. Traktör sürücülüğünden arzuhalciliğe, pamuk tarlalarında ırgatlıktan çeltik tarlalarında kontrolörlüğe kadar birçok işte çalışır.
1940’lı yıllarda Abidin Dino ile, ardından Pertev Naili Boratav, Kemal Tahir gibi edebiyat dünyasının tanınmış isimleri ile tanışır. Sanatıyla ve yaşamıyla içinde yaşadığı dünyayı sorgulamaya başladığı bu yıllarda “komünizm propagandası” yaptığı gerekçesiyle tutsak edilir. Ardından 1951’de Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile yazmaya başlar. 40’tan fazla dile çevrilen, Türkiye’de değil ama Yugoslavya’da filmi yapılan İnce Memed, 1953 yılında Cumhuriyet gazetesinde öyküler biçiminde yayınlanmaya başlar. Çok geçmeden mahkeme kararı ile yayını durdurulur. İnce Memed ancak 1955 yılında kitap olarak basıldığında okuyucusu ile buluşabilir.
Sıradan bir yoksul köylü olan İnce Memed, Yaşar Kemal’in kaleminde bir kahramana dönüşür. Çukurova’nın yoksul köylülerinin tüm öfkesi İnce Memed’in tüfeğinde kurşun olur ve Abdi Ağa’nın canını alır. Sadece İnce Memed’de değil, Yer Demir Gök Bakır’da, Üç Anadolu Efsanesi’nde, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’da, Binboğalar Efsanesi’ndeve tüm eserlerinde bu toprakların emekçilerinin yaşamı, arayışı, mücadelesi vardır. Sanatıyla bize direnmeyi öğretir.
Düşünceleriyle uyumlu olarak sadece sanatıyla değil yaşamıyla da bize düşünmeyi, sorgulamayı ve direnmeyi öğretir Yaşar Kemal. 1962’de katıldığı Türkiye İşçi Partisi’nin genel yönetim kurulu üyeleri arasındadır. Partiden “gerçek niteliğini kaybetmesi ve bürokratların eline geçmesi” nedeniyle ayrılır. Marksist bir partinin gerekliliğini savunur. 1973’te kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ve 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk genel başkanlığını yapar.
“Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim” diyen Yaşar Kemal,bundan tam 10 yıl önce 28 Şubat 2015’te aramızdan ayrılana kadar bu birlikteliğin gereğince yaşamıştır.
Kasım 2014’te Bilgi Üniversitesi’nin kendisine “fahri doktora” unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılmayan Yaşar Kemal’in gönderdiği mesaj, biz okurlarına bırakılmış bir vasiyettir:
“Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”