Meydanlarda, alanlarda “İşçi-gençlik ele ele, mücadeleye!” sloganını haykırıyoruz. Buradan bir kez daha bütün güzellikleri emeğiyle yaratan işçi sınıfına, kendisinin ve bizlerin geleceği için yeniden sesleniyoruz. Bu baskı ve sömürü düzenine mahkûm değiliz. El ele verelim, omuz omuza duralım, karanlığa karşı birlikte mücadele edelim.
İktidarın düzen yasalarını dahi çiğneyerek pervasızca uyguladığı baskı politikaları her geçen gün büyürken, toplumsal muhalefeti bastırmak üzere attığı adımlar 19 Mart’ta yeni bir eşiğe ulaştı. Bu yeni eşiğe karşı düzen muhalefetinin yanıtı her şeyi sandığa endeksleyecek gövde gösterilerinden ibaret kalacaktı. Ancak bu kez öyle olmadı. Zira ülkenin dört bir yanında başta üniversiteliler olmak üzere gençlik güçleri alanları, meydanları doldurdular.
İstanbul Üniversitesi’nin önünde, Beyazıt’ta barikatı aşan üniversiteliler özgürlüklerine, geleceklerine ve haklarına sahip çıkarak karanlığın üzerine üzerine yürüdüler. Günler boyunca önlerine çıkan barikatları zorladılar.
ODTÜ öğrencileri daha ilk günden itibaren zorbalara karşı barikat oldular, özgürlüklerini ve geleceklerini savundular. ODTÜ öğrencilerinin yaptığı boykot çağrısı üç büyük ildeki neredeyse tüm üniversitelerde ve diğer taşra üniversitelerinde karşılık buldu.
İzmir’de de üniversite gençliği kitleleri sokağa ve eyleme çağırdı. Gençliğin bu çağrısına yanıt günlerce gerçekleşen kitlesel eylemler oldu. Ve Ege Üniversitesi başta olmak üzere kentteki diğer üniversitelerin gençlik eylemleri gerçekleştirildi.
Ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde baskı ve zorbalığa karşı eylemler birbirini izledi. Emekçiler ve gençlik alanlarda, meydanlarda buluştular.
Halk hareketini büyüten gençliğin öfkesi oldu. 23 yıllık AKP iktidarı dışında bir rejim görmeyen geniş gençlik kesimleri, geleceksizliğe karşı öfkelerini meydanlara akıttılar.
Gerici-faşist söylemlerle kuşatılmış, tüm hareket alanı daraltılmış, ekonomik olarak kısıtlanmış bir gençlik profili yaratan iktidar, bunun ürünü öfkenin kendisine döneceğini hesap etmemiş olmalı.
Gelinen aşamada gençliğin bu isyanının örgütlü zeminlere kavuşabilmesi önemlidir. Bizler inisiyatifli, özgüvenli, yaratıcı biçimlerde örgütlenmenin yol ve yöntemini bulmak için her yolu deneyeceğiz. Baskılar, tehditler, gözaltılar ve tutuklamalar bizi yolumuzdan alıkoyamayacak.
Ancak sorun şu ki, ne kadar kararlı bir mücadele yürütürsek yürütelim, sadece gençliğin mücadelesi bu baskı ve zorbalık rejimini yenmeye yeterli gelmeyecek. Bu yüzden bizler ilk günden beri başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçilere sesleniyor, kendileri ve bizlerin geleceği için topyekûn bir direnişi örgütleme çağrısı yapıyoruz.
Meydanlarda, alanlarda “İşçi-gençlik ele ele, mücadeleye!” sloganını haykırıyoruz. Buradan bir kez daha bütün güzellikleri emeğiyle yaratan işçi sınıfına, kendisinin ve bizlerin geleceği için yeniden sesleniyoruz. Bu baskı ve sömürü düzenine mahkûm değiliz. El ele verelim, omuz omuza duralım, karanlığa karşı birlikte mücadele edelim.
Biz devrimci gençler olarak diyoruz ki; bugün milyonlarca insan yoksullukla, işsizlikle boğuşuyor. Milyonlarca genç gelecek kaygısı taşıyor, umutsuzluğa sürükleniyor. Ancak gelecek güzel günler yakındır ve o günlerin mimarı işçi sınıfı olacaktır.
Yolumuz işçi sınıfının yoludur!
İşçi-gençlik el ele, mücadeleye!
Devrimci Gençlik Birliği