İşçi sınıfına kalkan elleri kıracak olan da, saldırılar karşısında susup oturan sendika bürokratlarını ezip geçecek olan da işçilerin tabandan örgütlü birliği ve mücadelesidir. Bu mücadeleyi büyütmek, AKP iktidarının ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı direnişi örgütlemek hepimizin görevidir.
İşçilerin karşısında konumlanan sermaye sınıfının temsilcileri işçi sınıfının mücadelesini ezmek için şiddete başvurmaktan geri durmuyorlar. Soma’da işçiye atılan tekmeden Sabra Tekstil’de sıkılan kurşuna kadar bu böyle…
Ancak kapitalist sistemin krizinin derinleştiği bu süreçte işçi sınıfının mücadelesine dönük saldırıların daha da tırmandığını görüyoruz. Özak Tekstil, Lezita, Polonez, Mega Polietilen gibi yakın dönemde gerçekleşen işçi direnişleri de buna örnektir. İşçiler bu eylemlerde patronların, patronların kahyalarının ya da devlet güçlerinin pervasızca saldırılarına maruz kaldılar.
Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki’nin gerçekleştirdiği saldırı ise bunun son örneği oldu. Veysel Tiryaki ve yanındaki belediye yöneticileri işe geri dönüş talebiyle çadır kuran Hizmet-İş Sendikası üyesi işçilere saldırdılar, çadırlarını dağıttılar, sendika yöneticisine yumruk attılar.
Veysel Tiryaki bu gücü elbette iktidar partisinin önde gelen simalarından biri olmaktan alıyor.
Bu olay aynı zamanda dizginlerinden boşanan baskı ve zorbalık rejiminde işçi sınıfını daha nelerin beklediğini de gösteriyor. Hedeflenen baskı rejiminin işçi sınıfı için tam anlamıyla cehenneme dönüşeceğine işaret ediyor.
Yaşanan bu saldırı sendikal hareketin mevcut acizliğine de ayna tutuyor.
Düşünün ki bir direniş sırasında işçilerin çadırları dağıtılıyor, sendika yöneticisi yumruklanıyor. 250 bini aşkın üyesi olan Hizmet-İş Sendikası’ndan, 800 bini aşkın üyeye sahip Hak-İş Konfederasyonu’ndan tek ses yok! Bugüne kadar kapitalistlerle, iktidarla, belediye yönetimleriyle içli dışlı olan, arka kapılarda ihanetlere imza atanlar, tam da böyle davrandıkları için şimdi bu saldırıya karşı çıt çıkaramıyorlar. Utanç verici bir tarzda köşelerine sinmiş bekliyorlar.
İşçi sınıfına kalkan elleri kıracak olan da, saldırılar karşısında susup oturan sendika bürokratlarını ezip geçecek olan da işçilerin tabandan örgütlü birliği ve mücadelesidir. Bu mücadeleyi büyütmek, AKP iktidarının ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı direnişi örgütlemek hepimizin görevidir.