Deprem önlemi: Örgütlenmek!

Deprem anına ve sonrasına hazırlık için tüm kamu kaynaklarının ve kurumlarının bugünden seferber edilmesi, rant projelerine ayrılan bütçenin bu alana aktarılması ancak örgütlü bir mücadeleyle sağlanabilir.

İstanbul’da 23 Nisan’da meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul’un beklenen büyük depreme karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yıkım yaşanmadı ama daha ilk anda iletişim kesildi, toplanma alanlarının yetersizliği ve genel tedbirsizlik ayyuka çıktı. İktidarın, depremin hemen ardından Gezi Parkı’nda toplananlara yönelik saldırgan tutumu ise acizliğini açıkça ortaya koydu.

Henüz 6 Şubat depremlerinde yaşananlar tüm açıklığıyla ortadayken, İstanbul’da yaşanacak bir depremin yaratacağı yıkımı kestirmek zor değil. Sarayın Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un verdiği bilgilere göre İstanbul’da 1,5 milyon konut yüksek risk altında, 600 bin ev her an yıkılabilecek durumda ve son 23 yılda yalnızca 907 bin evin dönüşümü gerçekleştirilebilmiş. Hal böyleyken, eldeki kaynakların büyük kısmını “mega projelere” harcayan iktidar, depreme hazırlık çerçevesinde bina dönüşümünü öncelik olarak görmüyor.

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) verilerine göre, İstanbul’daki 133 AVM’nin 95’i deprem toplanma alanları üzerine inşa edilmiş. Yani, en az 42 bin 200 kişinin deprem sonrası barınma ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükteki 20 bin metrekarelik alan, AVM’lere dönüştürülmüş durumda.

AKP şefi Tayyip Erdoğan, 2015’te yaptığı bir konuşmada hayalindeki yönetim sistemini şu sözlerle tarif etmişti: “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir.” Bugün yaşadıklarımız, Türkiye’nin bir anonim şirket gibi yönetilmesinin doğrudan sonucudur.

Depreme hazırlık kapsamında neler yapılması gerektiği az çok bellidir. Ancak emekçilerin tek başına yapabilecekleri son derece sınırlıdır. Topyekûn bir mücadele seferberliğine dönüşmedikçe, bu düzende hayatta kalmak dahi mümkün değildir.

Deprem anına ve sonrasına hazırlık için tüm kamu kaynaklarının ve kurumlarının bugünden seferber edilmesi, rant projelerine ayrılan bütçenin bu alana aktarılması ancak örgütlü bir mücadeleyle sağlanabilir.

6 Şubat depremlerinde bir kez daha gördük: Depremin yaşandığı ilk anda, sol-sosyalist siyasi kurumlar, demokratik kitle örgütleri, üniversite öğrencileri, madenciler, belediye işçileri, meslek odaları ve sendikalar seferber oldu. İlk adımı onlar attı, dayanışma merkezleri kurdu, gece gündüz demeden çalıştılar. Bu deneyim bir kez daha gösterdi ki; hayat kurtaran şey örgütlenmedir.