Sömürü ve baskı düzenine karşı mücadele bayrağını yükseltelim!

Kuşkusuz bugün işçi hareketi oldukça parçalı ve dağınıktır. İşçi kitlelerinin kendine ve sınıf kardeşlerine olan güveni zayıftır. Karşısında aşması gereken birçok engel bulunmaktadır. Ama bunların hepsinin aşılmasının yolu birleşmekten, örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçmektedir.

Bütün veriler yaşanan ekonomik krizin her adımda daha da derinleştiğini gösteriyor. Artan fiyatlar, düşen alım gücü milyonlarca işçi ve emekçiyi her geçen gün biraz daha asgari yaşam koşullarından uzaklaştırıyor.İktidar ve onun borazanı TÜİK’in açıkladığı sözde büyüme oranlarından, çalışan kesimlere daha fazla yoksulluk ve sömürü dışında bir şey düşmüyor.

Yılın son günlerinde açıklanan asgari ücret, iktidarın yaklaşan seçimlere rağmen bu konudaki çaresizliğini bir kez daha gösterdi. “Müjdeler olacak” diye önden pazarlanan asgari ücret zammı açlık sınırının biraz üstünde kaldı. Elbette AKP sandık kurma vakti geldiğinde yeni bir zam daha yapabilir. Ama yapılan her ücret artışının daha cebe girmeden eridiği bugünkü koşullarda, bunun sefalet içinde yaşayan milyonlarca emekçinin durumunda sağlayabileceği bir değişiklik olmayacaktır.

Düzen muhalefetinin altılı masası emekçilerin bu durumu üzerinden AKP’yi haklı olarak suçlamaktadır. Ama genel geçer vaatler dışında yaşanan sorunlara kendi çözümlerinin ne olduğu bir türlü ortaya konulmuyor.

Aslında bu durum şaşırtıcı değildir. Zira sözde AKP’ye alternatif olma iddiasındaki düzen muhalefetinin AKP ile esas sorunu, hiç de onun uyguladığı ekonomik-sosyal politikalardan gelmemektedir. Faiz, dolar, kur gibi konulardaki sözde farklı anlayışlar bir yana bırakılırsa, AKP-MHP iktidarı ile altılı masa arasında uygulanacak ekonomik program açısından temelli bir farklılık yoktur. Aynı şey neredeyse tüm diğer siyasal konular için de geçerlidir.

AKP’nin zaten sınırlı olan demokratik hak ve özgürlükleri iyice budadığı, tüm ülkeyi bir hapishaneye çevirdiği açıktır. Ama düzen muhalefetinin vaat ettiği demokrasinin, sıra biz işçilerin özgürlüklerine gelince sınırları da önden bellidir. Evet, AKP bu ülkeyi yabancı tekellerin yağma ve talan alanına çevirmiş, dünkü emperyalist efendilerinin yanına türlü Arap şeyhlerini, vurguncuları eklemiştir. Ama onun alternatifi olma iddiasındaki partilerin emperyalistlere yaklaşımı AKP’den pek de farklı değildir. Yılları bulan Kürt sorununun çözümünde ya da dış politikayı ilgilendiren sorunlarda ayrımlar çoğu zaman yapay ve duruma göre değişen niteliktedir. Ama hepsinden önemlisi, söz konusu olan sermaye sınıfının çıkarları olduğunda, bu düzen tüm kurumlarıyla, iktidardaki ve muhalefetteki tüm partileriyle bir bütündür.

Tüm bunların anlattığı tablo açıktır. İşçi sınıfı ve emekçilerin temel sorunlarının çözümünde kendi gücünden başka bir dayanağı yoktur.

Kuşkusuz bugün işçi hareketi oldukça parçalı ve dağınıktır. İşçi kitlelerinin kendine ve sınıf kardeşlerine olan güveni zayıftır. Karşısında aşması gereken birçok engel bulunmaktadır. Ama bunların hepsinin aşılmasının yolu birleşmekten, örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçmektedir.

Asgari ücret zammının açıklamasından bu yana ülkenin yüzlerce fabrikasından yükselen “insanca bir yaşam için insanca ücret” talebi, işçi sınıfına birleşmek ve ortak mücadeleye atılmak konusunda büyük imkanlar sunmaktadır. Bıçağın kemiği delip geçtiği bugünlerde yapılması gereken, yaklaşan seçimlere ilişkin beklentileri bir kenara koymak, bu sömürü ve baskı düzenine karşı mücadele bayrağını yükseltmektir.