Göğün fethine çıkan komünarlar

“Komünün gerçek sırrı şuydu: Komün esasen bir işçi sınıfı hükümeti, üreten sınıfın, gasp eden sınıfa karşı mücadelesinin ürünü, emeğin iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayan nihayet keşfedilmiş siyasal biçim idi.” Karl Marx

Bundan 152 yıl önce tarihte ilk kez işçi sınıfı iktidarı ele geçirdi.

1870 yılında Fransa ile Prusya (o dönemin Alman İmparatorluğu) arasındaki savaşta Fransa ağır bir yenilgi aldı. Burjuvazinin başkent Paris’i Prusya’ya teslim etme kararı karşısında Paris proletaryası 18 Mart günü ayaklandı. Ulusal Muhafızlar Merkez Komitesi şehrin yönetimini eline aldı. 26 Mart günü ise Komün seçimleri düzenlendi ve şehrin yönetimi Komün’e devredildi.

“Komün, şehrin çeşitli semtlerinden genel oyla seçilmiş, sorumlu ve her an görevden geri alınabilir belediye meclisi üyelerinden oluşuyordu. Komün üyelerinin çoğu doğal olarak işçilerden ya da işçi sınıfının ünlü temsilcilerinden oluşuyordu. Komün parlamenter bir organ değil, ama aynı zamanda hem yürütmeci hem de yasamacı, hareketli bir organ olacaktı.” (Marx) Yani Parisli komünarlar sadece Prusya’nın işgal girişimine meydan okumuyor, yeni tipte bir devletin, bir işçi devletinin de tohumlarını atıyordu.

Komün üyeleri genel oyla seçilmişlerdi. Tüm kamu görevlilerinin de seçimle işbaşına gelip geri çağırılabilir olması kabul edilmişti. Komünarlar 150 yıl önce, kapitalist düzende bir aldatmaca aracı olmanın ötesine geçemeyen burjuva demokrasisinin karşısına tam ve eksiksiz bir demokrasi anlayışı ile çıkmışlardı.

Komün’ün ilk kararnamesi, sürekli ordunun ortadan kaldırılması ve onun yerine silahlanmış halkın konulması oldu. Silahlanmış Paris proletaryası Paris’i ve yarattığı işçi devletini ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıydı.

Bununla da kalmadı Komün’ün yaptıkları. Paris halkının acil sorunlarını çözmek için vadesi gelen ödemeleri ertelemek, kuşatma sırasında kira yükümlülüğünü kaldırmak, rehine verilmiş eşyaları sahiplerine iade etmek gibi adımlar attı. Çalışma yaşamına yönelik kararlar aldı. Çalışmanın üretimi gerçekleştiren işçiler tarafından düzenlenmesi gerektiğini savundu komün. Her mesleğin kendi alanında üretim dernekleri kurmasını tartışıp üretim kooperatiflerini destekledi. Belediyeye ya da devlete ait işyerlerinin yönetimini işçilere bıraktı.

Eğitimi parasız ve herkes için zorunlu hale getiren Komün, tüm işçi mahallelerine kreşler açılmasını planladı. Kilise okullarını kapattı ve kilisenin mal varlıklarını kamulaştırdı.

Ve komünarlar tüm bunları 72 gün gibi kısa bir süre içinde ve Paris Prusya orduları tarafından kuşatılmış bir halde iken başardılar. İşçi sınıfının toplumsal yaşamı örgütlemedeki başarısını daha o günden kanıtladılar.

Elbette komünarlar tarihin bu ilk işçi devleti deneyiminde geleceğe önemli dersler bırakan hatalar da yaptılar. Başkentte bulunan Merkez Bankası kasasına el koyup koymamak gerektiğini tartıştıkları sırada sarayın ulusal hazineyi şehirden kaçırmasına göz yumdular. İkinci yanılgıları ise, sarayın üzerine yürümek yerine, onları manevi olarak etkilemeye çalışmaları oldu. Bunlar ölümcül hatalardı komünarlar için.

Merkezi hükümeti darmadağın etmek konusundaki tereddütlerinin ardından Fransız burjuvazisinin çağrısı ile Prusya ordusu Paris’e saldırdı. 28-30 Mayıs tarihleri arasında kanlı bir vahşetle onbinlerce komünar katledildi.

Ama bu vahşi saldırı karşısında bile komünarlar kararlılıkları, dirençleri ve gözüpeklikleri ile son ana kadar işçi Paris’i savundular. Ve dünya işçi sınıfına burjuvazinin sınıf iktidarını paramparça etmekten başka bir yol olmadığını canları pahasına gösterdiler.