“MATA işçilerinin direnişi sermaye ve hükümet tarafından baskı ve zorbalıkla bastırılmak isteniyor. Buna izin vermemek bizlerin elindedir. Örgütlü bir sınıf olarak karşımıza dikilen burjuvazinin karşısına örgütlü bir sınıf olarak çıkabilmeliyiz.”
Tuzla Serbest Bölge’de kurulu MATA Otomotiv’de işçiler ek zam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle iş bırakarak direnişe başlamışlardı. Geçtiğimiz yıl sözleşme imzalanmasına rağmen asgari ücret düzeyindeki maaşlar, kötü çalışma koşulları ve üretimde kanserojen maddelerin kullanılması işçileri harekete geçirmişti.
Ankara Yürüyüşü’ne polis barikatı
Direniş birinci ayını doldururken Birleşik Metal-İş Sendikası Ankara’ya yürüme kararı aldı. MATA işçilerinin karşısına polis barikatı kuruldu. Böylece bir kez daha sermaye devleti asıl işlevini ortaya koymuş oldu.
Sınıfımızın mücadele tarihinden biliyoruz ki, sermayedarlar ve hükümetler işçilerin eyleme geçmesinden, hele de Ankara’ya yürümesinden oldum olası korkmaktadır. ‘91 Madenci Yürüyüşü’nde de işçilerin önüne barikatlar kurmuşlar, TEKEL Direnişi’nde işçileri Ankara’dan göndermek için her türlü oyunu oynamışlardı. Kod-29 ile işten atmalara karşı Ankara’ya yürümek isteyen Sinbo direnişçilerini de defalarca gözaltına almışlardı. Bir polis amirinin ağzından şunları duymuştuk: “Size izin verirsek hakkını aramak isteyen herkes yürümek ister, baş edemeyiz.”
MATA işçilerine kurulan polis barikatı tüm işçi sınıfının önüne kurulmuştur. Bu barikat, açlık sınırının altında ücretlere, kölece çalışma koşullarına mahkûm edilen milyonlarca işçi ve emekçiyi sindirmek içindir. Sermaye devleti hak-hukuk tanımazlığı ile korku salma derdindedir. MATA işçileriyle dayanışmayı yükseltmeli, barikatları aşmak için omuz vermeliyiz.
Biz bitti demeden bitmez!
Yükseltilen talepler karşısında MATA sermayesi işçi ve sendika düşmanı olduğunu kanıtlayan adımlar attı. Geciken siparişleri için ceza ödemeyi göze alıp işçilerin taleplerine gözlerini kapadı. Sorun kendi başına ek zam değil, işçilerin örgütlü davranmasının önüne geçmek, fabrikada tam hakimiyet sağlamaktı. 651 işçiyi tazminatsız işten attı. 1200 kişinin çalıştığı fabrikada sınırlı sayıda işçi ile üretime başladı. Bugünkü zararını değil, yarın elde edeceği kârı düşünen MATA sermayedarının hevesini kursağında bırakmalıyız.
MATA sermayesi, “işten çıkarttım, üretime başladım, her şey bitti” diye düşünebilir. Birçok işçi kardeşimiz de geçim derdiyle yeni iş arayışına girmiş olabilir. Ancak zaman durma zamanı değil, mücadeleye devam etme zamanıdır. Direnişimizi sürdürmek için organize olmalıyız.
Öncelikle Serbest Bölge önündeki direnişin sürmesi önemlidir. Disiplinli, coşkulu ve güçlü bir şekilde direnişi sürdürmek MATA sermayesine gözdağı verecek, Serbest Bölge’de çalışan diğer işçilere de güç katacaktır. Dayanışma çağrılarımızı sürdürmeli, mücadelemizi büyütmeliyiz.
Eylemlerimizi şehir merkezlerine, farklı sanayi bölgelerine taşımalıyız. Çaktığımız kıvılcımın işçi bölüklerine ulaşması, bir yangına dönüşmesi için bildiri ve afişlerimizi hazırlamalı, mücadelemizi anlatmalıyız. Bizlerle benzer koşullarda çalışmaya mahkûm bırakılan işçi ve emekçileri mücadeleye çağırmalıyız. Sermayenin en büyük korkusu mücadelenin yayılmasıdır. Bu korkularını gerçek kılmalıyız.
Başta Serbest Bölge’de bulunan Birleşik Metal-İş’in yetkili olduğu fabrikalardaki işçiler olmak üzere iş yavaşlatmaktan iş durdurmaya kadar bir dizi eylemi önümüze almalıyız. Sınıf dayanışmasını üretimden gelen gücümüzle göstermeliyiz. HT Solar, Valfsan, AKS işçileri Mata işçilerini yalnız bırakmamalıdır.
Ne yapmalı?
Bütün bunları yapabilmek için öncelikle örgütlülüğümüzü güçlendirmeli, direniş komitelerimizi kurmalıyız. Sorumluluğu paylaşmalı, hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız.
İkincisi, bu süreci eğitim çalışmaları ile geçirmeliyiz. Yıllardır ağır çalışma koşulları nedeniyle yapmakta zorlandığımız sendikal eğitimleri, sınıf tarihi ve sınıf mücadelesi üzerine eğitimleri direniş okulları kurarak gerçekleştirmeliyiz. Sınıf mücadelesinde bilincimizin gelişmesinin, adımlarımızı daha kararlı atmamızı sağlayacağını unutmamalıyız.
Üçüncüsü, direnişteki hiçbir işçi arkadaşımızın maddi zorluklar nedeniyle mücadeleden uzak kalmasına izin vermemeliyiz. Her birimizin borçları olduğunu, kira ve faturaların biriktiğini herkes biliyor. Bu noktada güçlü bir dayanışma çağrısı yapılmalıdır. Birleşik Metal-İş yönetimi yıllardır işçilerin aidatları üzerinden oluşturulan Grev Fonu’nu MATA işçilerinin kullanımına açmalıdır.
Sonuç olarak, MATA işçilerinin direnişi sermaye ve hükümet tarafından baskı ve zorbalıkla bastırılmak isteniyor. Buna izin vermemek bizlerin elindedir. Örgütlü bir sınıf olarak karşımıza dikilen burjuvazinin karşısına örgütlü bir sınıf olarak çıkabilmeliyiz. Elbette bu bir anda olmayacaktır. Ancak bugünden adımlarını atmalı, deneyimlerimizi büyütmeliyiz.