Evet, bu düzen değişecek. Bu düzeni işçi sınıfı değiştirecek. İşçi sınıfı, bu düzeni oy sandıklarıyla değil grevlerle, direnişlerle, işgallerle değiştirecek. Emeği, onuru ve geleceği için meydanları zaptederek bunu başarabilecek.
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kaldı. Ekonomik kriz ve Maraş merkezli depremlerin yarattığı öfke ile birlikte değişime dair bir umut ve kararlılık işçi sınıfı ve toplumun önemli bir bölümünde kendisini hissettiriyor. AKP’nin 20 yıllık iktidarında ustalaştığı manipülasyon ve baskı politikaları bile bu gerçeği gizleyemiyor. Ancak bir soru var ki halen orta yerde duruyor. Bu düzen nasıl değişecek? Bu düzeni kim değiştirecek?
Burjuva düzenin bu “değişim” için alternatifi belli. Kılıçdaroğlu liderliğinde düzen muhalefetini tek çatı altında toplayarak AKP’siz bir AKP düzeni için kolları sıvadılar. Tüm topluma başka türlü bir değişimin mümkün olmadığı algısını yaydılar. İlginç olan ise, kendine sosyalist diyen partilerden “devrimci” sendikacılara, aydınlardan toplumsal muhalefetin ileri kesimlerine herkes bu türden bir değişime yedeklenmiş durumda. Öyle bir atmosfer yaratıldı ki, içinde yaşadığımız baskı ve sömürü düzeninin gerçeklerinden bahsetmek bile bölücülük hatta AKP yandaşlığı olarak yaftalanabiliyor.
Oysa çok eskilere gitmeye de gerek yok. Bugün gerçekçi politika ya da toplumun değişim talebine yanıt vermek adına Kılıçdaroğlu’nun arkasında sıraya girenlerin bir kısmı 2010 anayasa referandumunda da emekçilerin karşısına “Yetmez ama evet” diyerek çıkmışlardı. AKP’nin 12 Eylül düzeni ile hesaplaştığı, demokrasi ve özgürlükleri genişleteceği, derin devleti tasfiye edeceği, ekonomik gelişme ve refah yaratacağı vb. iddia edilebiliyordu. Bunun karşısında duranlar demokrasi karşıtlığı ile hatta faşist olmakla suçlanabiliyordu.
Geride kalan 13 yılda AKP, bırakalım 12 Eylül düzeni ile hesaplaşmayı, milyonları ondan beter bir karanlığa hapsetti. Tam da bu yüzden o günleri hiç akıldan çıkarmamak önemlidir.
Bu karanlığın yırtılması, demokratik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi en çok işçi sınıfına lazım. Zira bu faşist rejimden en çok biz çekiyoruz. Ama şu olguyu kimse aklından çıkarmamalıdır. AKP sermaye düzeninin topyekun ihtiyaçlarının ürünü olarak iktidara geldi. Ve başlangıçta yüzüne taktığı demokrasi maskesini çıkarıp atması ve ceberut yüzünü göstermesi de çok uzun zaman almadı.
Şimdi de iktidara geldiklerinde bizlere daha özgürlükçü bir ülke vaat eden düzen muhalefetinin programlarına bakanlar, keyfiliklerin son bulması ve sözde bir hukuk devletinin yeniden kurulması dışında fazla bir şey bulamayacaklardır.
Seçmenlerden oy devşirmek için olmadık konularda vaatlerde bulunanların, örneğin son yirmi yıldır fiilen gasp edilmiş bulunan grev hakkı, sendikal özgürlükler konusunda tek söz söylemiyor olmaları bile çok şey anlatmaktadır tabloya dair.
Eğer seçimleri Millet İttifakı kazanırsa ve AKP koltuğunu bırakmaya mecbur kalırsa, olacak olan en fazlasından kısa bir süre için yeni ama sahte bir demokrasi rüzgarının esmesi olacaktır. Kapitalizmin derinleşen krizi burjuvaziye baskı ve zorbalıktan başka bir yönetim şansı tanımıyor. Uluslararası sermaye çevrelerine güven vermek için her şeyi yapan ama iş işçi sınıfının haklarına gelince tam bir suskunluk içinde olan düzen muhalefeti bunun gayet farkındadır.
Eğer baskı, zorbalık ve faşizm sermaye sınıfının ihtiyaçlarının ürünü ise, açık ki bu karanlığı yırtmak da işçi sınıfının ihtiyacı ve görevidir. İşçi sınıfı bu görevi ancak başta söz, basın ve örgütlenme hakkı olmak üzere demokratik hakları uğruna sıkı bir mücadele örgütleyerek, bu haklarını fiilen en etkin şekilde kullanarak yerine getirebilir. Burjuvazinin şu veya bu fraksiyonunun işçi sınıfının bu hakkına saygı göstereceğini düşünmek ise en hafif deyimi ile bir akıl tutulması olabilir. Yeri geldiğinde demokrasisi ile öve öve bitirilemeyen Avrupa ülkelerinde bile bugün bu haklar saldırıların konusudur.
İşçi sınıfı rahat bir nefes almak istiyorsa, bunu ancak kendi öz mücadelesi ile yapabilir. Ancak ve ancak birlik, dayanışma ve mücadele ruhunu güçlendirerek hak ettiği bir yaşamı kurabilir.
Evet, bu düzen değişecek. Bu düzeni işçi sınıfı değiştirecek.
İşçi sınıfı, bu düzeni oy sandıklarıyla değil grevlerle, direnişlerle, işgallerle değiştirecek. Emeği, onuru ve geleceği için meydanları zaptederek bunu başarabilecek.