Emekçiler için esas olan sadece AKP’den değil, onun başını tuttuğu bu sömürü ve baskı düzeninden kurtulmaktır. İşçi sınıfı ve emekçiler bu düzeni onararak ayakta tutmaya çalışanlara bel bağlamamalıdır. Gerçek ve değiştirici güç işçi sınıfındadır. Onun devrimci bir program etrafında birleşerek dişe diş mücadeleye atılmasındadır. Fabrikalarda, mahallelerde, hayatın olduğu her alanda emeğin kurtuluşu mücadelesini büyütmek, biz işçiler için tek gerçek çıkış yoludur.
Yeni bir seçimin ön günlerindeyiz. Düzen partileri ve reformist sol partiler bizi sandığa çağırıyorlar. Seçimleri ve meclisi tüm sorunların çözüm yeri olarak gösteriyorlar. Bizler biliyoruz ki, kapitalist düzen yıkılmadıkça hiçbir sorunumuz köklü ve kalıcı bir çözüme kavuşmayacaktır. Emeğin sömürüsü üzerinde ayakta duran bu düzende seçimler, işçi sınıfı örgütlü değilse, emekçi kitleleri düzene bağlamaktan, haklı ve meşru talepleri için mücadeleye atılmasının önünü kesmekten başka bir işe yaramaz. Bizlerin yapması gereken, sahte vaatlere ve umut tacirliğine karşı bulunduğumuz her alanda örgütlenmektir. Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm bayrağını yükseltmektir.
Neyi ya da kimi seçeceğiz?
Yirmi yıldır iktidar koltuğunda oturan AKP’yi mi seçeceğiz? Milyonlara açlık, yoksulluk ve geleceksizlikten, savaş ve gözyaşından başka hiçbir şey sunmayan bu iktidarın devam etmesini mi tercih edeceğiz? AKP iktidarı döneminde rant, talan, yağma, kentsel ve çevresel yıkımlar devasa boyutlara ulaştı. Eğitim ve sağlık gibi temel haklarımız elimizden alındı. Servet ve sefalet arasındaki uçurum hiç olmadığı kadar derinleşti. Alım gücümüz düştü, yoksullaştık. Bir tarafta milyar dolarları kasalarına koyanlar, diğer tarafta günlük 100 TL ile geçinmeye çalışan emekçilerin olmasını şükürle mi karşılayacağız?
Ülke emperyalist tekellerin çiftliği haline getirildi. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da emperyalist güç ve paylaşım savaşlarının yol açtığı kan ve gözyaşına AKP iktidarı eliyle ortak edildik. Ülkenin dış politikası kah şu emperyalist gücün kah ötekinin çıkarlarının basit bir uzantısı haline getirildi. Bunun devam etmesine evet mi diyeceğiz?
Millet İttifakı ile diğer düzen partilerinin de esası yönünden bu politikalarla bir sorunu yoktur. Düzen muhalefetinin vaat ettiği, emeğin sömürüsü üzerine kurulu bu düzenin yerinden çıkmış çivilerini yeniden çakmaktan başka bir şey değildir. Onlar için de aslolan sermayenin çıkarlarının bekçisi olan burjuva cumhuriyetinin sürekliliğidir. Bizlerden bu düzenin bazı sivri uçlarının törpülenerek devam etmesi için onay istiyorlar. Buna evet mi diyeceğiz?
Parlamentarist sol çevreler de kapitalist düzen gerçekliğinin üzerinden atlayarak, emekçilerin sorunlarını çözmekten söz ediyorlar. Bunu ise sandık başarısı ile yapacaklarını söylüyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde emek üzerindeki baskı ve sömürü sandıklarla ortadan kalkmamıştır. Dahası, en sıradan demokratik hak ve özgürlükler dahi kitlelerin örgütlü mücadelesiyle kazanılmıştır. Reformist parlamentarist partilerin de “Bize oy verin değiştireceğiz” söyleminin hayatın gerçekleriyle bir ilişkisi yoktur. Onların yaptığı, hayaller yayarak kitlelerin öfke ve tepkilerini gerisin geri bu sömürü düzeninin içine hapsetmektir. Gerçek olan, işçi sınıfı ve emekçilerin bu düzenin sandıklarından çok daha güçlü olduğudur.
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?
Seçimler kitlelerin politik yaşama duyarlıklarının arttığı dönemlerdir. İşçi sınıfı bu dönemden kendi mücadelesini büyütmek, taleplerini etkin ve görünür kılmak için faydalanmalıdır. AKP’nin kendisinden seçimler ile kurtulmak belki mümkündür. Ancak bunun yolu bile örgütlenmekten, seçim yenilgisi yaşasa da iktidarı kolayından teslim etmeyecek olan AKP’ye karşı dişe diş bir mücadeleye hazırlanmaktan geçmektedir.
Fakat emekçiler için esas olan sadece AKP’den değil, onun başını tuttuğu bu sömürü ve baskı düzeninden kurtulmaktır. İşçi sınıfı ve emekçiler bu düzeni onararak ayakta tutmaya çalışanlara bel bağlamamalıdır. Gerçek ve değiştirici güç işçi sınıfındadır. Onun devrimci bir program etrafında birleşerek dişe diş mücadeleye atılmasındadır. Fabrikalarda, mahallelerde, hayatın olduğu her alanda emeğin kurtuluşu mücadelesini büyütmek, biz işçiler için tek gerçek çıkış yoludur.