Baskı politikalarına direnmenin, haklarımızı korumanın, daha güzel günler inşa etmenin yolu düzenin sandıklarından değil; tıpkı Haziran Direnişi’nde olduğu gibi, ayağa kalkmaktan, sokakları, meydanları zaptetmekten geçiyor. Büyük Haziran Direnişi’nin 10. yılında pusula bir kez daha sokağın direnişini, mücadeleyi işaret ediyor.
Ülkenin aylardır seçimleri tartıştığı bir süreçte Haziran Direnişi’nin 10. yılını karşılıyoruz.
Biri edilgenliği, diğeri ise toplumsal sorunlar karşısında kendi gücümüze dayanarak mücadele ettiğimizde nasıl bir güce sahip olduğumuzu gösteriyor.
İnsanlık tarihi bize göstermektedir ki, yalnızca büyük toplumsal dönüşümler değil, sömürü düzeninin esasına dokunmasa da az çok toplumun çıkarına olan değişimler de ancak dişe diş mücadelelerle elde edilmiştir. Ve baskı, sömürü ve zulmün olduğu her yerde direniş de her zaman olacaktır.
Haziran Direnişi yol gösteriyor!
Kapitalist düzenin dümeninde oturanlar, bir avuç sömürücünün çıkarları için milyonları, doğayı ve tüm canlı yaşamı yıkıma uğratmaktan geri durmuyorlar. Bizler örgütlü mücadeleyi büyütemediğimiz, işçi sınıfının iktidarını kuramadığımız sürece de bu böyle olmaya devam edecek.
Yakın tarihimizde yaşanan Haziran Direnişi toplumsal sorunların çözümüne giden yolu nasıl açmamız gerektiğini bizlere gösteriyor.
2013 Haziran’ı ülke tarihinin en kitlesel direnişinin yaşandığı tarihtir. Haziran Direnişi’ni önceleyen on yıl boyunca AKP iktidarı milyonların yoksulluğunu derinleştiren, sömürüyü katmerleştiren, doğanın yıkımına yol açan uygulamalara imza attı. Ülkeyi sermaye sınıfı için dikensiz bir sömürü bahçesine çevirmeye çalıştı. Etnik ve inançsal ayrımcılığı derinleştirdi. Kendi gibi olmayan herkesi öteki ilan etti. Kendi gerici dünya görüşünü tüm topluma dayatmaya çalıştı. Baskı ve zorbalıkta görülmemiş bir saldırı dalgasını hayata geçirdi.,
Haziran Direnişi tam da toplumun farklı kesimlerinin yaşadığı sorunlara karşı tepkisinin bir sonucu olarak yaşandı. “Artık yeter!” diyen kitleler kendi istem ve özlemleriyle sokaklara döküldüler. Direnişe katılan milyonlar karşı karşıya kaldıkları sorunları sokak mücadelesinin gücüyle aşmaya çalıştılar.
Haziran Direnişi, sermaye düzeni ve AKP iktidarının kitlelerin doğrudan eyleminden duyduğu korkuyu daha da büyüttü. Milyonların haklı ve meşru tepkisi karşısında iktidar ve denetimindeki kurumlar günlerce hareket edemez hale geldiler.
Direnişin en önemli zayıflığı ise işçi sınıfının önderliğinden ve buna dayalı devrimci bir çizgiden yoksun olmasıydı. Bu yoksunluk hareketi sınırlayan en önemli etken oldu.
Tüm eksikliklerine ve zayıflıklarına rağmen Haziran Direnişi bize mücadelenin birleştirici ve değiştirici gücünü gösterdi. Esas ve köklü değişimlerin hangi yoldan gerçekleşebileceğini ortaya koydu.
İşçi sınıfının Haziranı’nı yaratalım!
28 Mayıs’ta gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından AKP iktidarı ülkeyi zifiri bir karanlığa hapsetme çabalarını daha da hızlandıracak. Baskı ve zorbalık politikalarını pervasızca sürdürecek. Çalışma ve yaşam koşullarımız daha da ağırlaşacak.
İşçi sınıfının önünde tüm bu saldırılara karşı direnme, toplumun değişik kesimleriyle birlikte ortak mücadeleyi yükseltme görevi duruyor. Bunun yolu ise örgütlü ve kararlı olmaktan geçiyor. Tüm bu saldırılara karşı işçi sınıfının merkezinde durduğu bir direnişi örgütlemek bugünün en acil ihtiyacıdır. Devrimci-öncü işçilerin yapması gereken de buna uygun adımlar atmak, her yerde sınıf kavgasını büyütmektir.
Baskı politikalarına direnmenin, haklarımızı korumanın, daha güzel günler inşa etmenin yolu düzenin sandıklarından değil; tıpkı Haziran Direnişi’nde olduğu gibi, ayağa kalkmaktan, sokakları, meydanları zaptetmekten geçiyor. Büyük Haziran Direnişi’nin 10. yılında pusula bir kez daha sokağın direnişini, mücadeleyi işaret ediyor.