Kapitalist patronların kâr hırsı, insani olan her şeyi paçavra gibi bir kenara atıyor. Çocuk işçilikle yapılan da insanlığın geleceğinin imha edilmesidir. Dünyanın ezici bir çoğunluğunu oluşturan, emeği ile geçinen yüz milyonlarca genç insanın yaşam hakkı ellerinden alınmaktadır.
Kimi zaman sokaklarda atık kâğıt toplayan, mendil satan çocuklarla yaşıyoruz bu gerçekliği, kimi zaman evde ya da tarlada yaptırılan angarya işlerle…
Kimi zaman yasadışı bir şekilde her türlü haktan yoksun olarak, kimi zaman ise çıraklık, stajyerlik adı altında sözde yasal kılıfına giydirilmiş haliyle…
Aslında insanlık tarihi boyunca çocuklar çeşitli biçimlerde çalışmak zorunda kaldılar. Ancak kapitalizm ile birlikte çocuk işçilik de sermayenin daha çok kâr hırsını hayata geçiren bir sömürü kaynağı haline geldi.
Sanayi devrimi ilk yıkıcı etkilerini ucuz işgücü kaynağı olarak görülen kadın ve çocuk işçiler üzerinde gösterdi. Örneğin o dönemde İngiltere’de 5-6 yaşlarındaki çocuklar büyüklerin giremediği makinelerin altlarına girerek pamuk atıklarını topluyorlardı. Çalışma yaşları 4-5’e kadar düşerken, çalışma süresi 15-16 saate kadar çıkabiliyordu.
Dünyada çocuk işçilik
Çocuk işçiliğin engellenmesi tarih boyunca işçi mücadelelerinin en önemli başlıklarından biri oldu ve kapitalizmin ilk dönemindeki vahşi koşullar bu mücadelelerle kısmen dizginlenebildi.
Bugün çocuk işçiliği, 19. yüzyılla karşılaştırıldığında, azalmış olsa da farklı biçimlerde devam ediyor. Bu yanıyla çocuk işçiliğinin öyküsü kapitalizmin kâr hırsının insan hayatına verilen değere ne denli baskın geldiğinin öyküsüdür.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri de bu gerçeği çıplak bir şekilde ortaya sermektedir. Bugün dünya genelinde 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek çocuk olmak üzere yaşları 5-17 yaşları arasında değişen 160 milyon çalışan çocuk vardır. Bu rakam dünya çocuk nüfusunun yüzde 10’unu aşmaktadır.
Çocuk işçilerin yaklaşık yarısı sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyen tehlikeli işlerde çalışıyor. Çocuk işçiliğin sektörlere göre dağılımda ise tarım açık ara önde bulunuyor. Dünya çapında çocuk işçilerin yüzde 70’i tarım sektöründe çalışıyor. Yine ILO verilerine göre, hizmet sektöründe 31.4 milyon, sanayi sektöründe ise 16.5 milyon çalışan çocuk işçi var.
Türkiye’de çocuk işçilik gerçeği
2015 yılında ILO sözleşmeleri gereği 2017-2023 yıllarını kapsayan bir eylem planı hazırlayan, 2018 yılını “Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı” ilan eden Türkiye, çocuk işçiliğin yaygın şekilde hayata geçtiği ülkelerden biri durumunda. Çocuk işçilikle mücadele adına 250 milyon TL’nin üzerinde fon alan Türkiye’de, yalancı TÜİK’in verilerine göre bile sadece son bir yılda çocuk işçi oranı yüzde 20 arttı. 2021 yılında 519 bin olan çocuk işçi sayısı 2022 yılında 620 bine ulaştı.
Gerçekte ise Türkiye’de çocuk işçi sayısının 2 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Zira, Türkiye’de çalışan çocukların yaklaşık yüzde 45’nin mevsimlik tarım işlerinde çalıştığı söylendiği halde, TÜİK çocuk işçiliğe dair istatistik çalışmalarını kış aylarında gerçekleştiriyor. 15-17 yaş arasında çalışmak zorunda kalan çocukları “genç çalışan” olarak tanımlayarak kılıfına uydurmayı da ihmal etmeyen bu yalancı takımı, on binlerce mülteci çocuk işçiyi ise görmezden geliyor.
Türkiye’de çocuk işçiliğin nasıl yaygınlaştığını gösteren bir diğer veri ise çocuk işçi ölümlerindeki artıştır. İşçi Sağlığı ve Güvenli Meclisi’nin açıkladığı son rapora göre, AKP’li yıllarda en az 888 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
Aynı rapora göre, çocuk işçi ölümlerinde her yıl Mayıs ayından itibaren ciddi bir artış görülmektedir. Çocukların okulların tatil olduğu aylarda ailesinin yanında çalıştığı, stajyerlik yaptığı, okul masraflarını sağlamak ya da aile geçimine katkıda bulunmak üzere geçici işlerde çalıştığı bu dönemlerde iş cinayetlerinde büyük bir artış yaşanmaktadır.
Çocuk işçiliğin yasal adı: Çıraklık
Türkiye’de çocuk emeği sömürüsünde yasal olarak en yaygın kullanılan model ise çıraklıktır. “Mesleki eğitim” adı altında çocuk işçilik en vahşi şekliyle yaşanmaktadır. Devlet teşvikleri ve 4+4+4 eğitim sisteminin sonuçları çıraklık adı altında çocuk işçiliği yaygınlaştırmaya devam etmektedir.
Çıraklık bugün kapitalist patronlar için de yağlı bir rant kapısı durumundadır. Tam zamanlı işçi çalıştırmak yerine mesleki eğitim adı altında çırak çalıştırmakta, böylece sigorta primi, kıdem tazminatı ve iş kanunundan doğacak diğer giderlerden kurtulmaktadır. Dahası çıraklara yasal olarak yapılması gereken iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortasını da devlet karşılamaktadır. Yasalarda çıraklara asgari ücretin yüzde 30’undan fazla ücret ödemek gibi bir yükümlülüğünün olmaması da devletin çocuk işçiliği nasıl teşvik ettiğinin bir diğer kanıtıdır.
Çocuk işçiliğinin bir diğer yasal adı stajyerliktir. “Beceri eğitimi” adıyla sömürülen çocuk işçilerin stajyerlik sigortaları ile asgari ücretin üçte biri olan maaşlarının büyük bir bölümü devlet bütçesinden karşılanmaktadır. Mesleki ve teknik liselerden fabrikalara staj için gelen öğrencilere hiç de “beceri kazandıracak eğitim” verilmemekte, yetişkin işçilerle aynı koşullarda çalıştırılıp, angarya işler yıkılmaktadır. “Beceri eğitimi” adı altında çalıştırılan öğrencilere sosyal güvenlik sigortası yapılmamaktadır.
Ve bugün TİSK, MESS, TÜSİAD gibi patron örgütleri hâlâ “Meslek lisesi memleket meselesi” gibi kampanyalarla ve MEB ile imzaladıkları protokollerle çıraklık, stajyerlik ve kursiyerlik adı altında çocuk işçiliğin yaygınlaşması için çalışmaya devam ediyorlar.
“Çocukların, ama bütün çocukların kırmızı elmalar gibi gül”düğü bir dünya…
Kapitalizmin en vahşi yüzü olan çocuk işçilik insanlığın kanayan yarasıdır. Çoğu zaman yoksulluğun ya da geri kültürel değerlerin bir yansıması olan çocuk işçilik artık son bulmalıdır.
Her ne isim altında olursa olsun, 14 yaşın altındaki çocukların çalışması yasaklanmalı, işgünü 14-16 yaş arası için 3, 16-18 yaş arası için 4 saat ile sınırlandırılmalıdır.
Ucuz çocuk işgücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir. Tüm çocuklara parasız ve nitelikli eğitim imkânı sağlanmalıdır.
Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalıdır.
Ama bu kadarı da yeterli değildir. Kapitalist patronların kâr hırsı, insani olan her şeyi paçavra gibi bir kenara atıyor. Çocuk işçilikle yapılan da insanlığın geleceğinin imha edilmesidir. Dünyanın ezici bir çoğunluğunu oluşturan, emeği ile geçinen yüz milyonlarca genç insanın yaşam hakkı ellerinden alınmaktadır.
İşçi sınıfının büyük ozanı Nazım Hikmet’in dizelerinde dile getirdiği “çocukların, ama bütün çocukların kırmızı elmalar gibi gül”düğü bir dünya için kapitalist barbarlık düzeni son bulmalıdır.