Sermayenin saldırılarına karşı Birleşik-örgütlü direniş!

Bugünün acil görevi sendikalı-sendikasız ve işkolu ayırmaksızın fabrikaları krizin faturasını ödememek için mücadele merkezlerine çevirmek ve bu mücadeleleri birleştirebilecek ortak kanallar yaratmaktır.

Seçimlerin hengamesi geride kaldı. Burjuva partilerin vaat ve hayal pazarlama yarışları, seçimlerin ardından “rasyonal zemini”ne geri döndü. Saray gericiliğinin tam bir talan ve vurgunculuğa çevirdiği ekonomik saldırıların faturası işçi ve emekçilerin üzerine bir karabasan gibi çöktü.

Tarihlerinin en yüksek kârlarını elde eden bir avuç asalak kapitaliste milyonlarca işçi ve emekçinin derin sefaleti ve yoksulluğu eşlik ediyor. Ekonomik kriz sermaye için fırsat, işçi ve emekçiler için yıkım demektir.

AKP’nin talancı icraatları ülke ekonomisini iflasın eşiğine getirdi. Artan dış borç açıkları ve faiz ödemeleri işçi ve emekçilerin yakından tanıdığı “kemer sıkma” politikaları ile kapatılmaya çalışılıyor.

Saray’ın rica minnet ekonominin başına getirdiği, İngiliz tüccarı Mehmet Şimşek; ekonomik-sosyal yıkım oldu, işçi ve emekçilerin üzerine yağıyor. Ve görüldüğü kadarıyla henüz ilk adımlar atıldı. Kemer sıkma politikalarının yerel seçimlerin ardından çok daha sertleşeceği ifade ediliyor.

Gerici-faşist iktidarın bakanları Körfez şeyhlerinin kapılarını aşındırarak ülkenin satışı karşılığında para bulmaya çalışıyor. İçeride her şeye zam üstüne zam geliyor. Vergi soygunu tam bir yağmaya çevriliyor.

Ağır çalışma koşulları, sefalet düzeyinde ücretler, kırıntı denebilecek sosyal hakların ortadan kaldırılması olağanlaştırılıyor. İşçi, memur, emekli artık en basit insani ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda.

Ve tablo giderek ağırlaşıyor.

Şaşaalı yaşamlarından taviz vermeyen Saray ve şürekâsı, gerici ideolojik-politik-kültürel saldırılarla sersemlettiği milyonlarca emekçiyi teslim almanın hesabını yapıyor.

Bu gidişi ancak işçi ve emekçi kitlelerin birleşik, örgütlü mücadelesi durdurabilir. Krizin faturasını kimin ödeyeceğini kapitalistler ile işçi sınıfı arasındaki mücadele belirleyecektir.

***

Saray gericiliği, açlık sınırı düzeyindeki asgari ücreti ortalama ücrete dönüştürdü.Sendikalı-sendikasız bir dizi işkolunda ücretler asgari ücrete eşitlendi.

TÜİK’in kalem oyunları ücretleri eritiyor. Göstermelik ücret zamları enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında erimeye devam ediyor.

Bugün milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin ortak talebi “İnsanca yaşanabilecek bir ücret!”tir.

Ancak bu talebi istemek, yakıcılığını hissetmek tek başına yeterli değil. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler talepleri uğruna örgütlenmediği ve haklarını söküp alacak bir mücadele yürütmediği koşullarda değişen bir şey olmayacak.

Şu sıralar fabrikalarda, işyerlerinde ek zam talepleri yükseliyor.

Henüz cılız ve kendiliğinden tepkiler olarak yaşanan bu hareketliliğin bir mücadeleye ve örgütlenmeye dönüşmesi önemli bir ihtiyaç. Zira fabrikalardan/işyerlerinden başlayacak bir hareketliliğin birleşik bir mücadele olarak kendini ifade etmesi hiç de imkânsız değil.

AKP politikaları ile derinleşen kapitalizmin ekonomik-sosyal yıkım saldırıları ancak topyekûn bir mücadele ile geri püskürtülebilir.

İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarında geriye gidiş ancak böyle durdurulabilir.

Gasp edilen haklar tekrar böyle kazanılabilir.

Bugünün acil görevi sendikalı-sendikasız ve işkolu ayırmaksızın fabrikaları krizin faturasını ödememek için mücadele merkezlerine çevirmek ve bu mücadeleleri birleştirebilecek ortak kanallar yaratmaktır.