Dünyada ve Türkiye’de kıdem tazminatı

Dünyada kıdem tazminatı uygulamaları Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yoğunlaşmaya başlamıştır. 1940 yılında 40 civarında ülkede kıdem tazminatına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Tüm dünyada yaygınlaşması ise İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşmiştir. Bunda, 1917 yılında Rusya’da Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından bir işçi iktidarı olarak kurulan Sovyetler Birliği’nin dünya kapitalist sisteminde yarattığı korku ve basıncın belirleyici bir rolü vardır.

Dünyada kıdem tazminatı hakkı ilk kez 1889 yılında Almanya’da Karl Zeiss fabrikalarında hayata geçirilmiştir. 1870 ve 1880’lerde Fransa’da demiryollarında yaşanan toplu işten çıkarmalar üzerine patronların tazminat ödemesine yönelik yargı kararları ise kıdem tazminatına ilişkin ilk yargı kararları kabul edilir.

Dünyada kıdem tazminatı uygulamaları Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yoğunlaşmaya başlamıştır. 1940 yılında 40 civarında ülkede kıdem tazminatına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Tüm dünyada yaygınlaşması ise İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşmiştir. Bunda, 1917 yılında Rusya’da Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından bir işçi iktidarı olarak kurulan Sovyetler Birliği’nin dünya kapitalist sisteminde yarattığı korku ve basıncın belirleyici bir rolü vardır.

Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, halen 183 ülkenin 152’sinde zorunlu, 18’inde yarı zorunlu (toplu sözleşmeler yoluyla) kıdem tazminatı uygulaması varken, sadece 13 ülkede bu uygulamaya rastlanmamaktadır.

Türkiye’de kıdem tazminatı hakkı, 1936 yılında kabul edilen ve 1937 yılında yürürlüğe giren ilk iş kanununda yer aldı. 5 senelik çalışmanın karşılığında 15 günlük ücret olarak belirlendi. 1950-1975 arası hak arama mücadelelerinin bir sonucu olarak yeni kazanımlar elde edildi.

Kıdem tazminatı hakkına yönelik sınırlama girişimleri 1970’li yıllarda başladı. O yıllarda işçi sınıfının mücadelesinin güçlü olması ve örgütlülüğü sayesinde bu girişimler başarılı olamadı. İlk sınırlama 12 Eylül Darbesi ile geldi.

Dönemin kapitalistlerinin temsilcisi Halit Narin’in “Bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bize geldi!” diyerek alkışladığı 12 Eylül Darbesi’nin ardından yapılan bir düzenleme ile kıdem tazminatı hakkına üst sınır getirildi. 17 Ekim 1980’de kabul edilen 2320 Sayılı Kanun ile kıdem tazminatı asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlandırıldı. Bu sınır, 11 Aralık 1982’de çıkan 2762 Sayılı Kanun ile “en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı emekli ikramiyesi” düzeyine çekildi.