Metal işçisini mucizeler beklemiyor!

Peki metal işçisi ne yapacak? Sonucu belli olan, dahası hemen her gün televizyonlarda ekonomi bakanı tarafından “kurtuluş” olarak sunulan yıkıma ya da “sabır” telkinlerine seyirci mi kalacak? Tablo bu kadar netken, saray iktidarı, MESS kapitalistleri ve sendikal bürokrasinin hedefleri bu kadar açıkken bir “mucize” mi bekleyecek? Birilerinin “insafa” gelmesini mi dileyecek?

Metal Grup TİS süreci ilerliyor. Geçmiş yıllara oranla çalışma ve yaşam koşullarında yaşanan gerileme metal işçisinin öfke ve tepkisini artırıyor. Ancak metal işçisi öfkesini açığa çıkartıp örgütleyemediği, dahası haklı ve meşru taleplerini kazanmak için harekete geçemediği için, TİS süreci geçmiş yılların bir tekrarı olarak yaşanıyor.

Bugün içinde bulunulan bu tablo, saray iktidarı ve MESS kapitalistleri ile sendika ağalarının el ele hareket etmesiyle, hedeflerini adım adım hayata geçirmesiyle oluşmuştur. Kapitalist sömürü düzeninin derinleşen ekonomik kriz koşullarının doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur. İktidardaki egemen sınıfın kendi çıkar ve ihtiyaçlarını bir bütün olarak topluma dayatmasının hayat bulmuş halidir.

Bu düzende birbirine taban tabana zıt çıkarlara sahip iki sınıfın hangisinin baskın geleceği, kimin kazanıp kimin kaybedeceği ancak dişe diş mücadelelerle belirlenebilir. Metal işçisi içine hapsedildiği kabuğu kırıp çıkamadığı, iradesini eline alıp fabrika fabrika örgütlenemediği koşullarda, kazanan hep sömürü düzeni, MESS kapitalistleri ve onların çıkarlarına eklemlenmiş sendika ağaları olmuştur. Bir yanda sürekli büyüyen, kâr rekorları açıklayan metal patronları diğer yanda en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan metal işçisi gerçeği başka nasıl açıklanabilir ki?

Bu tablo giderek ağırlaşıyor. Saray iktidarının “rasyonel zemine” dönen ekonomi yönetimi tüm yıkımı işçilere fatura ediyor. “Orta vadeli program” ya da ekonomik krizden çıkış için ortaya konulan tüm reçeteler kapitalistlerin ihtiyaçlarına göre şekillenirken, çalışma ve yaşam koşullarının daha da ağırlaştırılmasına yol açıyor. Kısacası AKP-MHP iktidarı, işçilerin enflasyon karşısında alım gücünün düşmesini, yerli ve yabancı sermayenin yatırımını artırmak adına ucuz işçiliği, sosyal hakların tırpanlanmasını ve kapitalist patronların her yolla desteklenmesini bilinçli bir ekonomi politikası olarak hayata geçirmeye çalışıyor. Milyonların yoksulluğu ve sefaleti pahasına şirketler daha çok kazanır, sürekli büyür, daha çok üretir ve daha çok satarlarsa para bolluğu oluşur. Toplumun geniş kesimleri de harcamalarını kısarsa enflasyon kendiliğinden düşer. Sundukları kurtuluş reçetesi bu.

Devam eden TİS sürecinde MESS kapitalistleri, saray iktidarının aktif desteğini arkalarına alarak, işçilere dayatılan bu ekonomik yıkım programıyla masaya oturmuş bulunuyorlar. İlk görüşmeler alışıldığı üzere idari maddeler üzerinden devam ediyor. İlerleyen görüşmelerde MESS’in dayatmalarının ne olacağı daha rahat anlaşılacak. Sendika bürokrasisi de sinsi bir biçimde bu dayatmalara metal işçisini ikna edebilmek için tüm hünerlerini sergileyecek. Bunda bilinmeyecek bir durum yok artık. Senaryo aynı.

Peki metal işçisi ne yapacak? Sonucu belli olan, dahası hemen her gün televizyonlarda ekonomi bakanı tarafından “kurtuluş” olarak sunulan yıkıma ya da “sabır” telkinlerine seyirci mi kalacak? Tablo bu kadar netken, saray iktidarı, MESS kapitalistleri ve sendikal bürokrasinin hedefleri bu kadar açıkken bir “mucize” mi bekleyecek? Birilerinin “insafa” gelmesini mi dileyecek?

Kızmak ve öfkelenmek yetmiyor. Yaşamın katı gerçekleri metal işçisini mücadeleye çağırıyor. Dahası bu mücadele kendini yakıcı bir biçimde dayatıyor. Bunu yapacak güç fabrikalarda biriken öfke ve tepkide mevcuttur. Elimizi taşın altına koyalım, inisiyatif alalım, öfkeyi bilinçli bir fabrika örgütlenmesine çevirmeye çalışalım. Açılan yol bütün kara bulutları dağıtacaktır. Daha önce başardık, bugün çok daha ötesini yapabiliriz.