MESS’in ve sendika bürokratlarının oyunlarını bozacak olan kuvvet işçi sınıfının birleşik mücadele iradesidir. Bu kuvvet ortaya çıktığında, bunun önünde hiçbir güç duramaz. Yeni yıl ile birlikte metal işçileri yaşamlarının merkezine oturacak olan sözleşmenin kazanımları ya da olumsuz sonuçları ile yüzleşecektir. Kazanmak için ihtiyaç duyduğumuz şey cesaret, daha fazla cesarettir.
MESS ve metal sendikaları arasında devam eden sözleşme süreci yeni bir dönemece girdi. MESS 5. oturumda nihayet ücretler ve sözleşme süresine ilişkin teklifini sundu. Sendikalar bu teklifi “kabul edilmez” bulup reddettiler ve arabuluculuk süreci başladı.
Bizlerle alay etmek anlamına gelen teklifin ardında hangi gerçeklerin saklı olduğunu tüm metal işçileri biliyor. Düşününüz ki yüzde 400’e varan kâr rekorları açıklayan kapitalistler, işçilere 3 yıllık sözleşme ve yüzde 35 zam oranını reva görüyorlar. Ne de olsa kendilerinin sefahat ve zenginlik içinde yaşayabilmeleri için bizlerin sefalet ve açlık içinde olmamız gerektiğini en iyi onlar biliyorlar. Bu asalakların tüm çabaları bu düzenin devam etmesi üzerine kuruludur. Bunu sağlamak için bir yandan bilinen oyunların peşinden koşarken, öte yandan metal işçilerinin yılları bulan öfke birikiminin önüne geçmeye, bu öfkenin sınıf mücadelesiyle büyümesini engellemeye çalışıyorlar.
Yalnızca sermaye sınıfı değil sendika bürokratları da şimdiden bilinçleri bulandırmaya çalışıyorlar. O süslü masada takım elbiseli beyefendilerin yapacağı arabuluculuk toplantısından çıkacak kararı beklememiz gerektiğini buyuruyorlar. Çünkü onlar her zaman oynanan tiyatronun tekrar oynanmasını umuyorlar. MESS’in bu rakamların üstüne çıkacağını, buradan kendilerine pay çıkarıp bizleri uyutacaklarını var sayıyorlar. Türk Metal ağası Pevrul Kavlak Vardiya gazetesinde “Kimse merak etmesin, geçmiş dönemde ne olduysa yine o olacak” diyerek, bu gerçeği tüm utanmazlığı ile ortaya koyuyor.
Ama metal işçisinin böyle oyunlara artık karnı tok olmalıdır. Onlar ölümü gösterdi diye kimse sıtmaya razı olmamalıdır. Bizim taleplerimiz bellidir. Şimdi yüzde 35 verdik, 10-15 daha verip işi kapatırız diye düşünenlere hak ettikleri ders bu sefer verilmelidir.
Diğer bir konu ise, mücadele yöntemine ilişkin tartışmalarda sendika ağaları tarafından sürekli dile getirilen “yasalar böyle, yasal süreç var” meselesidir. İşçiyi açlığa ve sefalete iten hiçbir yasa meşru değildir. İşyeri eylemlerinin olanaksızlığından bahsedenler, grev yasaklarını ısıtıp ısıtıp işçinin önüne koyanlar, korku salıp yılgınlık yaratmaya çalışanlar mücadele kaçkınlarıdır. Sözlerine kimse kulak asmamalıdır. Tepki ve uyarı eylemleri, grevler ve yeri geldiğinde üretimden gelen gücün kullanımı işçi sınıfının en vazgeçilmez kuvvetidir. Bunların önüne çıkacak hiçbir yasa, hiçbir yasal süreç meşru değildir.
Fabrika eylemleri bir an önce başlamalıdır!
Arabulucu süreci boyunca gerçekleşecek her oturum eylemlerle karşılanmalıdır. “Yasal süreç”, “sosyal diyalog” “iş barışı” yalanlarının karşısına metal işçisi kendi eylemli gücü ile çıkmalıdır.
Şimdi hemen bölümlerden başlayarak, güven ve mücadele ile sıkı sıkıya bağlı birliktelikleri oluşturmalı ve diğer fabrikalar ile iletişim halinde olmalıyız. Olası satışı engellemek için sendika bürokratlarının sırtından sopamızı eksik etmemeliyiz. Taleplerimizden bir milim dahi geri adım atmayacağımızı her fırsatta göstermeli, insanca yaşayabilecek bir ücretin altındaki her teklife kapalı olacağımızı ilan etmeliyiz. Olası bir greve bugünden hazırlanmalı, herhangi bir grev yasağını tanımayacağımızı siyasal iktidara anlayabileceği dilden anlatmalıyız.
MESS’in ve sendika bürokratlarının oyunlarını bozacak olan kuvvet işçi sınıfının birleşik mücadele iradesidir. Bu kuvvet ortaya çıktığında, bunun önünde hiçbir güç duramaz.
Yeni yıl ile birlikte metal işçileri yaşamlarının merkezine oturacak olan sözleşmenin kazanımları ya da olumsuz sonuçları ile yüzleşecektir. Kazanmak için ihtiyaç duyduğumuz şey cesaret, daha fazla cesarettir.