“Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)’ün çağrısı ile 15-18 Aralık 1969 tarihleri arasında gerçekleşen 4 günlük “BOYKOT” kelimenin gerçek anlamıyla bir genel greve dönüşmüştü. Bu eyleme o dönem görev yapan 150 bin öğretmenin 109 bininin katılmış olması eylemin etkisini ve çapını göstermesi açısından oldukça önemlidir.”
15-18 Aralık 1969 tarihleri arasında Türkiye’nin ilk genel grevi yaşandı. Grev Türkiye’de 1961’de anayasal bir hak haline gelmiş ancak kullanılabilir hale gelmesi Kavel işçilerinin yasadışı fiili grevi ile mümkün olabilmişti. Çünkü her ne kadar 1961 Anayasası grev hakkını kabul etse de siyasal iktidar grev hakkının kullanımını düzenleyecek yasal bir düzenleme yapmayı sürekli olarak erteliyordu. Kavel işçilerinin onurlu mücadelesinin ardından bu düzenlemeler nihayet yapılmak zorunda kalındığında ise ne genel grev hakkı tanınmış ne de kamu emekçilerine grev hakkı verilmişti.
Bu koşullarda Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)’ün çağrısı ile 15-18 Aralık 1969 tarihleri arasında gerçekleşen 4 günlük “BOYKOT” kelimenin gerçek anlamıyla bir genel greve dönüşmüştü. Bu eyleme o dönem görev yapan 150 bin öğretmenin 109 bininin katılmış olması eylemin etkisini ve çapını göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Öğretmenlerin o günün koşullarında bu çapta bir eylemle harekete geçmelerinin arkasında ise iç içe geçmiş çok farklı nedenler vardı.
Öncelikle hızlı kapitalistleşme süreci öğretmenler için ekonomik bir yıkımı da beraberinde getirmiştir. O dönem yaptığı açıklamalarda öğretmenlere dilenci muamelesi yapıldığını ifade eden TÖS, bir milletvekilinin maaşının 11 öğretmenin maaşına, Cumhurbaşkanı’nın yurtdışı gezileri için aldığı bir günlük yolluğun 3 öğretmenin aylık maaşına eşit olduğuna dikkat çekmektedir. Bu koşullarda binlerce öğretmen mesleği terk ederek Almanya’ya işçi olarak gitmek için sıra beklemektedir.
Bu dönemde çalışma koşulları da oldukça zordur. TÖS verilerine göre beş sınıfı bir arada okutmak zorunda olan köy öğretmeni sayısı 12700’dür. Birden fazla sınıf okutanların sayısı ise 50 bine yakındır.
Ve siyasal iktidar öğretmenlere karşı hasmane, düşmanca bir tutum içerisindedir. Öğretmenlere yönelik baskılar ve sürgünler birbirini izlemektedir. Tepki gösteren, sesini yükselten öğretmenler ülkenin en ücra köşelerindeki köy okullarına tayin edilmektedir.
Tüm bunlarla birlikte son yıllarda AKP şefinin doktorlara yönelik irin akan dilinin bir benzeri o dönem Demirel Hükümeti tarafından öğretmenlere karşı kullanıyordu. Örneğin Temmuz 1969’da gerçekleşen TÖS 2. Genel Kurulu öncesinde AP milletvekili M. Ateşoğlu Milliyet Gazetesi’nin sürmanşetine taşan “Moskof uşaklarını köpek gibi geberteceğiz!” sözleri ile öğretmenleri hedef gösteriyordu. Çünkü öğretmenler özellikle 1967 yılından itibaren hızlı bir örgütlenme ve mücadele sürecinin içine girmişlerdi. Şubat 1969’da Ankara’da gerçekleşen Büyük Eğitimci Yürüyüşü öğretmenlerin özlük hakları mücadeleleri ile toplumsal sorunlara duyarlılığının birleştiği önemli eşiklerden biriydi.
Siyasal iktidarın bu kışkırtmalarının sonucu 8 Temmuz 1969’da öğretmenleri diri diri yakma girişimi oldu. Kayseri’de gerçekleşen TÖS 2. Genel Kurulu’nda Fakir Baykurt kürsüde konuştuğu sırada gerici bir güruh genel kurulun yapıldığı salonun camlarını kırdı, içeriye benzin şişeleri fırlatarak salonu ateşe verdi. Salonda bulunan 800 öğretmen bu Madımak provasından yangını kendi imkanları ile söndürerek kurtuldular.
Tüm bu gelişmeler öğretmenler arasında siyasal iktidara güçlü bir tepki verme eğilimini güçlendirirken Fakir Baykurt başkanlığındaki TÖS yönetimi ise öğretmenlerin tepkisini pasifleştirmeye çalışıyordu. Yazdığı yazılarda öğretmenlerin sorunlarının yurt sorunlarından bağımsız olmadığını söyleyerek doğru bir noktaya işaret eden Fakir Baykurt, bu doğruyu öğretmenleri soğukkanlı davranmaya “davet etmek” için kullanıyordu.
Ancak öğretmenlere yönelik baskıların hız kesmeden devam etmesi üzerine TÖS’ün Erzurum, Kars, Mersin, Tarsus, Anamur, Silifke Şubeleri boykot kararı alarak Genel Merkez’e 10 günlük süre verdiler. Şubelerden ardı ardına gelmeye devam eden boykot kararlarının ardından TÖS Genel Merkezi 15-18 Aralık 1969 tarihleri arasında 4 günlük bir boykot kararı almak zorunda kaldı.
TÖS’ün aldığı boykot kararına diğer bir öğretmen sendikası olan İLKSEN’in de destek vermesiyle ortak bir boykot komitesi oluşturuldu.
Bir genel greve dönüşen boykot gerçekleştiğinde TÖS’ün 80 bin, İLKSEN’in ise 10 bin civarında üyesi bulunuyordu. Boykota katılan öğretmen sayısı ise 109 bini aşmıştı. O dönem görev yapan 150 bin civarında öğretmen olduğunu düşünürsek bu rakam boykota katılımın yüzde 70’in üzerinde olduğunu gösteriyor. Ve sadece öğretmenler boykota kitlesel bir katılım göstermekle kalmamış, boykotun etrafında geniş bir toplumsal destek ve dayanışma da örgütlenmişti.
Siyasal iktidar ise öğretmenlerden intikamını 1971 Muhtırası ile aldı. O dönemde 500’ü aşkın şubesi bulunan TÖS, 12 Mart Muhtırasının ardından askeri vesayet altında kapatıldı.
Ama öğrencilere süt tozu verilmesinin yasaklanmasına varan talepleri ile 15-18 Aralık öğretmen boykotu Türkiye’deki sınıf mücadelesinin ilk genel grevi olarak tarihteki yerini aldı.
Ekonomik sorunlar ile toplumsal duyarlılıklar arasındaki bağın kurulmasından, sendikal bürokrasiyi denetleyecek ve aşacak bir taban inisiyatifinin önemine kadar bizlere miras niteliğinde birçok önemli ders bıraktı.