Yerel seçimler ve işçi sınıfı

“Yapılması gereken seçimlere değil fakat bu saldırıyı karşılamaya kilitlenmektir. Bizzat seçim atmosferinden de bu doğrultuda yararlanmak, seçimlerin ardından bizleri bekleyen büyük yıkım saldırısına karşı direnmeye hazırlanmaktır.”

İster genel ister yerel olsun, bu ülkede on yıldır gerçekleşen her seçime büyük önem atfediliyor. Bunun son örneğini Mayıs cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde yaşamıştık. Bir kez daha “köprüden önce son çıkış” diye nitelendirilen Mayıs seçimleri saray rejiminin konumunu korumasıyla sonuçlanmıştı. Bu sonucun ardından gündemdeki yerel seçimler düzen siyaseti açısından bile çok büyük önem arz etmiyor artık.

Saray rejimi kendi düzenini kurumsallaştırmak için yapması gerekenleri zaten yapmaktadır. Yeri geldiğinde burjuva hukuk kurallarını dahi bir kenara iterek kendi yolunu yürümekte, muhalif her türlü sesi baskı ve zorbalıkla ezmekte tereddüt göstermemektedir. Yerel seçimlerde yaşanılacak olası bir başarısızlığı telafi etmenin güç ve imkânlarına ise halen fazlasıyla sahiptir.

Mayıs seçimlerine büyük umutlar bağlayan ama oluşmuş elverişli koşullarda dahi seçimleri kazanmayı beceremeyen düzen muhalefetine gelince… Mayıs seçimlerinde yaşanan hayal kırıklığı yerini derin bir politik ve ahlaki çöküntüye bırakmış görünüyor. Birbirlerine düşmeleri bir yana, o çok önem verilen 6’lı masa bileşenlerinin bir kısmı saray rejiminin eteklerinde dolaşıyor. Yaşananlar, seçimlerin arkasından ifşa olan süreçler, bu birlikteliğin daha baştan bin bir türlü dolapla sağlandığını ortaya koyuyor.

Sol, sosyalist, devrimci, komünist hatta işçi partisi olma iddiasındaki reformist yapılara gelince… Mayıs 2023 seçimlerinde tüm umutlarını düzen muhalefetinin seçim başarısına bağlayan, bu umutların boşa çıkmasının ardından ise çözüm ve çıkışın işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesinde olduğu gerçeğini keşfeden bu yapılar, yaptıkları değerlendirmeleri çoktan unutmuş görünüyorlar. Ciddi ciddi büyük küçük demeden elde edilecek bir belediye ile çok şeyler yapabileceklerini iddia edebiliyorlar. Dahası buna kendileri de pek inanmış görünüyorlar. Mayıs seçimleri döneminde ülkeyi faşizmden kurtarmak için Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yapanların şimdi tüm dikkat ve ilgilerini birkaç ilçe belediyesi hatta muhtarlık kazanmaya vakfetmelerini nasıl açıklamak gerekir bilemiyoruz! 

Bize gelince, biz hala durduğumuz yerde duruyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle bütün düzen partilerinin, konu işçi sınıfı ve emekçilerin hakları olduğu zaman karşımızda durduğunu, genel ya da yerel seçimlerin bu düzende kitleleri gerçek bir siyasal mücadeleden uzak tutmanın araçları olduğunu, kurtuluşumuzun ancak kendi mücadelemizin ürünü olacağını söylemeye devam ediyoruz.

Bu yüzden bizim için önemli olan yaklaşan seçimlerin kendisi değil fakat hemen sonrasıdır. Zira sonuç ne olursa olsun, ağırlaşan ekonomik ve mali krizin faturası, gündeme getirilecek daha kapsamlı saldırılarla işçi sınıfına ve emekçilere ödettirilecektir. Kuşkusuz bu halen de yapılmaktadır. Fakat gündemdeki seçimler nedeniyle seçmen desteği kaygısı iktidarı bu konuda belli ölçülerde sınırlamaktadır. Denilebilir ki, süregiden seçim sürecinin işçi sınıfı ve emekçilere en büyük katkısı budur. Seçimlerin ardından bu durum hızla değişecek, sermaye sınıfının talepleri doğrultusunda hareket eden siyasal iktidar şimdilik sadece dillendirdiği bazı saldırı başlıklarını hızla uygulamaya koyacaktır.

Daha şimdiden yoğunlaşan işten atma saldırıları, yandaş medya tarafından servis edilen iş yasasındaki değişiklik haberleri, yeniden ısıtılan kıdem tazminatı tartışmaları, seçimler sonrasında bizleri bekleyen saldırı dalgasının ne kadar kapsamlı olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu yüzden işçi sınıfı ve emekçilerin asıl yoğunlaşması gereken alan seçimlerin kendisinden çok arkasından gelecek olan bu saldırı dalgasıdır. Yapılması gereken seçimlere değil fakat bu saldırıyı karşılamaya kilitlenmektir. Bizzat seçim atmosferinden de bu doğrultuda yararlanmak, seçimlerin ardından bizleri bekleyen büyük yıkım saldırısına karşı direnmeye hazırlanmaktır.