“Katliamlara, işkencelere rağmen komünarlar baş eğmediler. Ve bizlere ne için ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyan büyük dersler bıraktılar. İşçi sınıfının kendi kendisini nasıl yönetmesi gerektiğini gösterdiler”
Bundan 153 yıl önce, 18 Mart 1871’de, işçi sınıfı ve emekçiler Paris’te ayaklanarak siyasal iktidarı ele geçirdiler. Paris Komünü adıyla anılan bu ilk işçi iktidarı deneyimi sınıf mücadelesi için çok önemli düşünsel ve pratik birikim bırakmıştır geriye. Komün deneyiminin yarattığı birikimden de faydalanan Bolşevikler dünyadaki ilk işçi devleti olan Sovyetler Birliği’ni kurmuşlardır.
Komüne giden yol
Büyük Fransız Devrimi “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik!” şiarlarıyla gerçekleşmiş olsa da iktidara gelen burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçilere reva gördüğü sadece ücretli kölelik olmuştu. İşçi sınıfı önce 1830’da ardından 1848’de bu kölelik düzenine isyan etmiş, sömürüye ve eski düzenle uzlaşmaya dayalı “burjuva cumhuriyetçiliğin” karşısına eşitliğe dayalı “toplumsal cumhuriyet” talebiyle çıkmıştı.
Burjuvazi 1848’de işçi sınıfını yenmiş olsa da onun gücünden ürküyordu. Öyle ki, 2 Aralık 1851’de Louis Bonaparte’ın önce hükümet darbesi yapmasını ve ardından kendini imparator ilan etmesini bile sineye çekmişti. Onlar için önemli olan tek şey sömürü düzeninin devam etmesiydi. Ve Marx’ın söylediği gibi, Bonaparte “düzen” demekti.
İşçi sınıfı Paris’i özgürleştiriyor!
Amcası Napolyon Bonaparte’a özenen bu karikatür kişilik, içinde bulunduğu siyasi çıkmazları aşmak için 1870’te Prusya’ya (o günün Berlin merkezli en büyük Alman devleti) savaş açar. Ancak yenilir ve utanç verici bir şekilde ordusuyla birlikte teslim olur. Bu haber Paris’e ulaşır ulaşmaz halk sokaklara dökülür ve cumhuriyet yeniden ilan edilir. Kurulan ulusal savunma hükümeti Prusya işgaline karşı savunmayı örgütlemek için eli silah tutan bütün Parisli erkekleri Ulusal Muhafız Birliği adı altında bir araya getirir. İşçi sınıfı bu birliğin temel çekirdeğidir.
18 Eylül’de Paris kuşatması başlar. Halk beş ay boyunca şiddetli soğuk, açlık, hastalık ve bombardımana rağmen direnirken, burjuva hükümet 28 Ocak’ta Prusya ile ateşkes anlaşması imzalar. Kenti ve ellerindeki silahları teslim etmemeye kararlı olan emekçiler ise işçi mahallelerinde barikatlar kurmaya başlar. Burjuvazi işçi sınıfı ve emekçilere bir kez daha ihanet etmiştir. Burjuva hükümet işçi önderleri hakkında idam kararları alır. Burjuvazi eski günlere dönüp, işgal bayrağı altında olsa bile hızla kendi düzenini tekrar kurmak istemektedir. İşçi sınıfının ise direnmeden elindeki silahları teslim etmeye niyeti yoktur.
18 Mart günü sabaha karşı Versay ordusu, Paris’in tepelerine konuşlandırılmış topları ele geçirmek için harekete geçer. Ancak beklenmedik bir direnişle karşılaşır. Kadınların aktif katılımıyla başlayan direniş bir devrime dönüşür. Akşam çöktüğünde tüm kışlalar, devlet binaları ve Belediye Sarayı halkın kontrolüne geçer. Burjuva hükümet Paris’ten kaçarak Versay’a taşınır.
İşçilerin kurduğu doğrudan demokrasi devleti
Kentin yönetimi artık işçilerin önderliğindeki tüm halkındır. Belediye binasına işçi devriminin sembolü kızıl bayrak asan Parisliler, burayı artık “emek cumhuriyeti” olarak tanımlamaya başlarlar. Kısa sürede Paris’in tüm mahallelerinde seçimler yapılır. 28 Mart’ta halkın seçtiği temsilcilerden oluşan Paris Komünü ilan edilir. Komün, Parislilerin iktidar organı olarak işlev görür. Seçilen temsilciler görevlerini yerine getirmedikleri takdirde geri çağrılabilmekte, aldıkları ücret ise işçi ücretlerini geçmemektedir.
Artık Paris’te işçilerin önderliğindeki halkın doğrudan demokrasisi hüküm sürmektedir. Sahipleri tarafından işletilmeyen fabrikalara Komün adına el konulur. Eğitim ücretsiz ve herkesin ulaşabileceği biçimde yeniden yapılandırılır. Halktan zorla toplanan haraçlarla devasa servetler oluşturan kiliselerin malları kamulaştırılır ve halkın ihtiyaçları için kullanılır. Din ve devlet işleri birbirinden ayrılır. Yargıçlar, devlet memurları ve tüm kamu görevlileri işçi ve emekçiler tarafından seçimle belirlenir, görevlerini yerine getirmeyenler anında görevden alınır. Tüm kamu hizmetleri ücretsiz sunulmaya başlanır. Daha birçok uygulama Komün tarafından hayata geçirilir.
Fransa ve Prusya egemenleri işçi iktidarına karşı birleştiler!
Yağma ve talan için birbirleriyle savaşan Fransa ve Prusya egemenleri Paris’te kurulan işçi iktidarına karşı birleşirler. Korkuları, Paris’te kurulan Komün’ün tüm Avrupa’ya yayılması, mülk sahibi tüm sınıfların mülksüzleştirilmesidir. Korkmakta da haklıdırlar. Paris işçileri tüm işçi ve emekçilere sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın mümkün olduğunu göstermişlerdir.
Fransız burjuvazisi Paris’in yönetiminin silahlı işçilerde olmasındansa, Prusya işgalini tercih eder. Bu nedenle Prusya’ya büyük tavizler vererek desteğini alır ve Paris’te kurulan işçi iktidarına karşı saldırıya geçerler. Paris komünarı kadınlar ve erkekler egemen sınıflara karşı barikatlar kurarak, sokak sokak direnirler. Bir hafta süren saldırı ve direnişin sonunda Paris’teki son barikat da düşer. Haziran ortasına kadar devam eden vahşette 25 bine yakın komünar katledilir. Kadın, erkek, çocuk on binlercesi tutuklanıp türlü işkencelere maruz bırakılır. Burjuvazi kendisini dehşete düşüren 72 günlük işçi iktidarının intikamını korkunç katliamlarla alır.
Ama katliamlara, işkencelere rağmen komünarlar baş eğmediler. Ve bizlere ne için ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyan büyük dersler bıraktılar. İşçi sınıfının kendi kendisini nasıl yönetmesi gerektiğini gösterdiler.
Şan olsun göğün fethine çıkanlara!
Şan olsun komünarlara!