Deniz, Yusuf, Hüseyin. Gururlanarak andığımız,
mücadelelerini bayrak edindiğimiz üç isim.
Unutturulmak istenilen tarihimizin sembol isimleri, devrim ve sosyalizm mücadelesinin,
6 Mayıs 1972’de idam edilen üç fidanı. 71 devrimci hareketinin önderleri…
Unutmadık!
Baskının, sömürünün, eşitsizliğin ve ezilen halklara düşmanlığın olduğu her yerde
bir bayrak olarak dalgalanmaya, kavga sloganı olarak haykırılmaya devam edecekler.
Her 6 Mayıs’ta, eylemlerde, mitinglerde ve zulme karşı direnişte…
1960’lı yıllar işçi sınıfı mücadelesinin güçlendiği, fabrikalarda, alanlarda,
grev ve işgallerde gür sesimizin yankılandığı bir dönemdi.
Sosyalizmin, büyüyen sınıf mücadelesinin etkisiyle
kitlesel olarak toplumun gündemine girdiği,
kapitalist sömürü düzenine, emperyalist barbarlığa öfkenin
alanları, meydanları doldurduğu önemli bir tarihsel kesit.
Ülkenin sanayi havzalarının, üniversite kampüslerinin
öfke olup haykırdığı toplumsal bir uyanış süreci.
“Böyle gelmiş böyle gitmez” diyenlerin sayısı artarken
asker postalları sömürü düzenini korumak için sokağa inmiş,
gerçekleştiren 12 Mart darbesiyle toplumsal mücadelenin önü alınmak istenmişti.
Gelişen mücadele kabına sığmıyor,
döneme rengini veren reformist mücadele anlayışı aşılmayı dayatıyordu.
Denizler, Mahirler, İbrahimler bu çıkışın,
“Düzene karşı devrim!” mücadelesinin önemli bir basamağı
ve 70’li yıllar boyunca güçlenen devrimci mücadelenin kıvılcımları oldular.
Gelişen toplumsal hareketliliği bastırmak, fabrikalarda işçilere gözdağı vermek, üniversitelerde “kahrolsun emperyalizm” sloganlarını susturmak için
idam sehpaları kurdular. Ama yetmedi!
Grevleri, fabrika işgallerini, üniversite boykotlarını engelleyemediler.
71 Devrimci hareketinin önderlerini hafızalardan, mücadele alanlarından silemediler.
Denizler, Dolmabahçe kıyılarına yanaşan ABD’nin 6. Filosu’nu
tekme tokat denize dökerken, emperyalistleri kendilerine Kâbe edenler secdeye varıyordu. Bakmayın O gün secdeye duranların şimdi ülkeyi yönetmesine.
Deniz’in, Hüseyin’in, Yusuf’un idam sehpalarında haykırdığı
devrim ve sosyalizm hala yankılanmaya devam ediyor.
Son sözleri bugüne yol göstermeye devam ediyor:
“Yaşasın marksizm-leninizm!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!
Yaşasın işçiler, köylüler!
Kahrolsun emperyalizm!”