Adil bir vergi sistemi mümkün mü?

“Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması talebi aslında kapitalistlerle işçi sınıfı arasındaki gelir ve hizmetlere ulaşmadaki uçurumu azaltmaya dönük bir taleptir. Tıpkı emeğimizi korumaya yarayan diğer talepler gibi işçi sınıfı ve emekçileri sömürü sistemine karşı mücadelede bir araya getirir. Bu yüzden bu talep uğruna mücadele edilirken asıl meselenin sömürü düzenin kendisi olduğunu unutmamak hayati önemdedir.”

Burjuva siyaset felsefesinde bile “az kazanandan az, çok kazanandan çok” vergi alınması genel bir kural olarak kabul edilir.  Ama bunun uygulanmadığını hepimiz biliyoruz. Bu söylem sömürü düzeninin üstünü örtmeye çalışan diğer söylemler gibi bir sahtekârlıktan ibarettir.

Ama bir an için vergi sisteminin adaletli hale geldiğini düşünelim. Gerçekten adalet sağlanmış olur mu? Hayır, tabii ki olmaz. Zira sorun kendi başına herhangi bir kazancın vergisinin verilip verilmediği değil, o kazancın nasıl elde edildiğidir. Türkiye toplumunun bilincine işlenmiş bir söylemdir: “Vergisi verilmiş kazanç kutsaldır”. Oysa üretenleri sömürerek, onların alınterine el konularak elde edilmiş bir kazanç, değil kutsallık, hiçbir meşruiyet taşımaz. Bu yüzden sınıfların, sömürünün, servet ve sefalet kutuplaşmasının olduğu bir sistemde verginin şu veya bu düzeyde “adaletli” olması kendi başına hiçbir şeyi çözmez. Aksine vergisini vermek koşuluyla kapitalistlerin sırtımızdan elde ettiği kârların meşrulaştırılmasına hizmet bile edebilir. Adalet ancak eşitlikle mümkündür.

Bu somut gerçeğe rağmen az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması, artan oranlı gelir ve servet vergisi uygulanması gibi talepler için işçi sınıfı neden mücadele etmelidir? Çünkü son tahlilde vergilerin kimden nasıl toplandığı kapitalist sistemde gelir dağılımına önemli etkide bulunur.

Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması talebi aslında kapitalistlerle işçi sınıfı arasındaki gelir ve hizmetlere ulaşmadaki uçurumu azaltmaya dönük bir taleptir. Tıpkı emeğimizi korumaya yarayan diğer talepler gibi işçi sınıfı ve emekçileri sömürü sistemine karşı mücadelede bir araya getirir. Bu yüzden bu talep uğruna mücadele edilirken asıl meselenin sömürü düzenin kendisi olduğunu unutmamak hayati önemdedir.