15-16 Haziran Direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli eylemi. Bu yanıyla işçi sınıfı adına söz söyleyen herkes bu eylemi sahiplenmeye özel bir önem veriyor. Bu genel durumu da aşan bir şekilde DİSK’in mevcut yöneticileri 15-16 Haziran Direnişi’nin mirası üzerinde sanki direniş kendi eserleriymiş gibi tepinmeyi çok seviyorlar.
Elbette ki DİSK’in bu eylemle olan tarihsel bağı yadsınamaz. Ama sorun şudur ki acaba bugünün DİSK yöneticilerinin geçtik 15-16 Haziran mücadelesi ruhunu, DİSK’in geçmiş çizgisiyle ne tür bir bağı kalmış durumda? DİSK’e bugün hâkim olan anlayış ve mücadele çizgisi 15-16 Haziran Direnişi’nde rol oynayan mücadele anlayışı ve pratiğinin temsilcisi olabilir mi?
Bu soruların yanıtı tartışmasız bir şekilde “Hayır!” olacaktır. DİSK’in yeniden açılmasından bu yana gerçekleşen sayısız örnek bunun böyle olduğunu defalarca göstermiştir.
Ama en son 2024 1 Mayıs’ı şahsında Saraçhane’de yaşanılanlarla DİSK tarihine kara bir leke olarak sürülmüştür. İşçinin gücüne güvenmek yerine sırtlarını CHP’ye yaslayıp devletle yapacakları al gülüm ver gülüm pazarlıklarıyla şov yapmak isterken her şeyi ellerine yüzlerine bulaştıranların, tehditlere boyun eğip göstermelik bir kararlılık pozu bile vermeden alanı terk edenlerin 15-16 Haziran’ın DİSK’i ile isim benzerliği dışında ne tür bir bağı olabilir? Sendikalarımızı bu miras yiyicilerden kurtarmak günün en önemli görevlerinden biri olduğu kadar, 15-16 Haziran’ı yaratan yiğit işçilere karşı bir onur borcumuzdur.